Denizlerin bir ışıltısı vardır, gürültüsü vardır, sarılması vardır; özgürlüğü, mücadelesi, ufuk görüntüsü vardır. Adı deniz olanlar yaşar, denize sevdalılar iyi bilir, güneşin denize yansımasına göre suyun renk değişimi yaşanır. İnsan’a farkındalığın eseridir bu değişim adeta bir müsibet bin nasihattan iyi der gibi. Takvimlere göre de bellidir neyi yansıtacağı. Mayıs’a, temmuz’a, ekim’e göre farklılık gösterir suyun renkleri. Kışa yeşil, yaza masmavidir. Bölgelere göre kuzey’de siyahlaşır. Önüne prens adalarını aldığında şairler ormanların içinden en romantik mısralar çıkar, şiirleri maviye boyar, huzura komşu yapar insanı deniz. İlham alınanlar listesinde en çok çalınan kapıdır. Küçük bir yürüyüş ile kurtulan hayatlar olur. Küçük bir su esinti ile kucaklaşanlar güçlenir. Sıcak ile huzura, soğuk ile mücadele ruhuna eş olur. Yavaş yavaş tanışıklık sağlanır. Renkler, verdikleri, hissettirdikleri ve aldıkları.
Kimse, kimseye deniz kadar iyi bakamaz derim. Denizler dinler, denizler dokunur, denizler harekete geçirir. Kumlar gibi değildir. Altında bir iz bırakmaz, kurtarır insanı çakıl taşlarından. Akar gider evrenin kendisinden, seni de yanında götürür. Bazen görsel şölen olur insana. Bir heykeltıraşa bürünür. Deniz kabuklarını sunar insanlara, kilometrelerce uzaktan gelmiş araçlara. Evlere misafir olmanın bir yoludur adeta. Çalışmadan olmaz ya insan kabul olmaz ya insana onun gibi aynı. Çalışır, sunar, kabul alır, bir fanusa girer. Hangi okyanusları geçmiştir, hangi renkte kıyaya vurulmuştur bilinmez lâkin hayatta girdiği kapta kimseyi yormamıştır. İnsan girdiği ünvanda insanı yormadan hareket etmelidir. Kimse için yaşamayan kimse bile üst bir komşu rahatsızlığı duyabiliyorsa bizim yaşarken tek olmadığımız yüzlerce kes gözden geçirilmelidir.
İnsan deniz ile büyüdüğünde karanlık sokaklardan bir haber olur. Bir gün mehtap’a, bir gün yakamoz’a yolculuk hakim olursa küçük bir çocuğun gelişim çağı bir havyar kadar değerli olur. Dokunarak büyüyen çocukların hepsi hayvar kadar değerledir. Bir insan ile bir deniz mahsulü tabiki karşılaştırma yapılmıyor bu arada. Erken yaşta farkına bir elmas dünyaya getirdiğini farkındadır insan. Her anı değerlidir ve her an herkese değer biçebilecek yaşa gelecektir. Havyar da küçüktür ama erken fark edilmiştir. Tanınmış, yararlarına, uğraşına göre bir fiyat biçilmiştir.
İnsan’ın erken fark edilmesi diye bir başlık açsak birkaç tepki alırız. Umutsuzları ise kapımızda koştururuz. Kendini fark eden umutsuzlar sıralanır ilk sıraya. Kendini fark etmekten uzak insanlar ise ‘saçma ve zaman kaybı’ olarak görülür. Denizin içinde bunlar yoktur. Yenmeyen bir besin de yoktur. Adını alanların namıyla bugünlere ulaşmıştır.
Kaybedenler ülkesi değildir denizle çevrilmiş şehirler. Bazen biraz melankoliktir lâkin pes etmemesi ile ünlüdür. Akdeniz’de tuzuna yüzülür, Karadeniz’de dalganın üstüne atlanır. Okunan hiçbir inanış mücadelesi, yaşanan kadar akıllıca değildir.
Denizler büyür, çoğalır, çoğalmadırda. İnsanlara dokunacak kişiler bu listeden çıkmıştır. Parıltıları üstlerinde ki gömlekten yola çıkmıştır. Anne evinde ki ütülerinin verdiği temizliği mapusta zihin olarak devam ettirmişlerdir. Zihni temizlemek için yaşarlar. Gelecekler bunu bilmelidir. Adlarını koyacakları isim coğrafyasına ait olacaktır. Üç tarafı çevirilmiştir, su dalgalarına hüküm olandır gelecek olan.
Deniz isminin verdiği parıltıyı sadece yaz akşamlarında harcamamak içindir geleceğe anlatım ya da bir mitingin ön safında olmak için değildir. Deniz, rüzgarı savuran varoluştur. Deniz bir tanrıdır. Deniz, yıkar ve yapar.Deniz bir ulusu içine alacak kadar geniş kapsamlıdır. Ulusun yönünde giden bir kaptan deniz coğrafya’yı değiştiremez ama güzelleştirebilir.
*GÜZELLEŞEN DENİZ İLE BİTİRİLEN CÜMLELER*
ŞİMDİ
LÜTFEN SPOTİFY LİSTESİNİ AÇ
GECELER ŞİMDİ’YE TIKLA
YAZININ DEVAMINI OKU
Üstünde ağırlaşan beyaz bir tişörtü sıyırdığın an..
Mavi bir sürahiden soğuk bir su doldurduğun bardak..
Sıcağın müziği hareketleştirmesi..
Tekerlerinin, küçük bir çocuk gibi nefes tutuşu ve şişen lastik..
Kilometrelerin sıcak tesisleri, soğuk meşrubatları tanıyışı..
Boğazın rahatlaması hâkimdir..
Motora uzatılan soğuk bir kuyu suyu gibi anlatılır..
Bozkırların ekmeğe dönüşecek zamanları hayal midir bilinmez ki..
Ağaçlar beliriverir derler köylerin içinde
Ağız dedikleri şive değişir..
Uzundur denize giden cümleler
Yaşadığın yere göre değişir,
Denize deniz deme algına göre daha fazlasıyla değişir…
Köy meydanları hakimse şoför koltuğuna yaklaşılmıştır..
Soğuk bir ayran tas da verilmisse insanlar yürüyordur..
İşte orada arnavut kaldırımları taşlar hakimdir..
Bir hastalığa bin taş düşürmeye şifadır..
Beton tabelaların hakim olmadığı tabelalardan sapılır..
Toprak bir zemine park edilir ve arkadan bağlanmış kemer çözülür..
Burada kurallar köylere aittir..
Onlarda yaşamak için kurallara ait değildir, yaşamak için iyi olmak yeter..
Doğru hıza sahiptirler,doğru yemeğe, doğru yere..
İnilen bir toprak bu kadar mı değerlidir..
Masmavi bekleyen bir rüya mıdır?
Rüya hayallerini süslediği için mi su bu kadar güzeldir..
Koşmaya başladığım an hissettim..
Ayaklarım popoma vurdukça gülümsedim..
Güneş dokundukça bana, sertleştim..
Dinçleştim, gençleştim, çocuklaştım..
Birkaç adım, birkaç adım daha, bir kaç uzun adım daha…
Birleştirdim kollarımı.. sarıldım en dibe..
Balıklara sohbet açtım, yosunları giyindim, midye kabuklarıyla doydum..
Bir daha suyun altından çıkmadım…
Ben denizin kendisinde kaldım..
Hissettirdikleri bir rüyada kaldı..
Susadım ve uyandım..
Giyindim ve yola çıktım..
Denize doğru..
Sevgi saygı yol ile.