Otostop ile Türkiye Turu rotamda bugün doğanın gizli cenneti Düzceden ayrılıp, Medeniyetler Beşiği Hataya, eski adıyla Antakyaya doğru uzun bir çizgiye uzanıyorum. Türkiyenin en güneyine, Akdenizin incisine; yüzlerce kilometre yol, yeni bir şehire uzanmanın heyecanıyla otostopa, ev arkadaşım Halil ile başlamış bulunuyorduk. İlk olarak hedeflediğimiz Düzce merkezden ayrılıp, otoyola çıkmak olsada 1 saat 30 dakikaya yakın süreden sonra ancak bunu gerçekleştirebildik. Beklediğimiz süre sonunda arkası kapalı panelvan olarak bilinen bir araç bizi geçtikten bir süre sonra sağ şerite doğru yanaşıp dörtlü flaşörleri yaktı. Anlık olarak bize durmuş olmalı diye içimden kısa süreli bir tereddüt geçirirken bu hissin inancıyla araca doğru koşmaya başladık. Aracın yanına vardığımızda yan kapının camını açan abi, nereye gidiyorsunuz gençler dedi? otoyola çıkmamız gerektiğini söyledim ve abinin atlayın demesiyle ilk aracımızı durdurmuş yolun getireceklerine kendimizi bırakmış bulunuyorduk. Yolculuğumuzun ilk başlarında abiyle tanışma evresini gerçekleştiriyorken sizlere otostopun her toplum için en güzel ulaşım aracı olduğunu, birbirinden farklı kültür, din, düşüncede bulunan insanları tanıma fırsatı bulabildiğinizi, yaşam şartları iyimserliğini yitirdikçe kaybettiğimiz güven duygusunun otostop aracıyla yeniden kazandığımızı ve diğer ulaşım araçlarıyla bunun bu kadar samimi olmayacağını söylemek isterim. Yolculuğumuz devam ederken otoyola çıkmamıza az bir kilometre kala abi siz ne tarafa doğru gidiceksiniz dedi? Hataya dedim. Abi gülerek bende Hataya gidiyordum cevabını verdi. İlk anda Halil ile beraber bizimle dalga geçtiğini, Düzceden, Hataya tek atmış olamayacağımızı, hatta bunun şakasını araca binmeden yapmış olup büyük bir şaşkınlık geçirmiştik. Evet, doğruydu abi işleri için ayda bir kez Düzceden, Hataya gidiyordu ve bu bize denk gelmişti. Düzcede kaldığımız 2 gece kamptan sonra üstümüzde yorgunluk, çantaların kıyafetlerin is kokusuyla beraber; 2 günde varmayı planladığımız Hatay için o gün içerisinde orada olacaktık ve bu bizim için gerçekten büyük mutluluk oldu.
Hataya güzel sohbetler içerisinde, verdiğimiz tek yemek molasıyla, yemeğimizide ısmarlayan Aykut abimize teşekkür ediyorum tekrar; yaklaşık 8 saat süren yolun sonunda gece 11 gibi giriş yapıyorduk. Kendisi bir otele yerleşeceğini bizi nereye bırakması gerektiğini sordu, bende merkezde çadır için bir alan bulabilceğimizi söyledim ve merkeze doğru ilerlemeye başladık. İlerlerken otel bulmak için görüşmeye başladı fakat sorduğu soru beni şaşırtmıştı. Sorduğu soru, üç kişilik yeriniz var mıydı, görüşmeyi bitirdikten sonra teşekkür ederiz abi biz buluruz çadır kuracak yer desek de zaten tek kalıcam odada olur mu öyle şey dedi ve anlaştığı otele doğru gittik. Kirlenen üstlerimiz, kokan kıyafetlerimiz için bu ayrı bir mutluluk oldu bizim için. Eşyaları yerleştirdikten sonra Hatay dediğimizde aklımıza gelen lezzeti, künefeyi yemek için teklifte bulundum fakat onun otel ısmarlamasına karşın künefelerin benden olacağını söyledim. Saat gece 24’ü geçmiş biz Hatay sokaklarında açık bir yer ararken, yolda denk geldiğimiz görevli bekçilere sorduk. Onların bir yeri tarif etmesiyle dükkanı bulup, afiyette olsun dedik fakat ödeme kısmında daha önce benim ısmarlayacağıma anlaşsakta, kasaya geldiğimizde ne kadar ısrar etsekte Halil ile beraber yinede siz öğrencisiniz diyerek ödetmedi. Otele döndüğümüzde is kokusundan kendimi ve kıyafetlerimi arındırmanın mutluluğunu yaşıyordum. İyi bir uyku geçirip, sabah kahvaltısını yaptıktan sonra artık biz geziye başlıyor, abi iş görüşmesine gidiyordu. O öğlen tekrardan Düzceye dönüşe geçicekti bizde merkezi gezdikten sonra Hatayın Samandağ ilçesine doğru yola çıkıcaktık ve öğlen ayrılmadan tekrar bir görüşürüz dedik.
Eskide Renk Armonisi
Aziz Pierre Kilisesinin İçerisinden
Gezideki ilk durağımız, merkezde bulunan eski antakya sokakları olmuştu. Göz renklerimi dolduran, rengarenk sokaklar arasından geçip merkeze 2 kilometre uzaklıkta bulanan St. Pierre Mağara Kilisesine doğru yürümeye başlamıştık. Kiliseye doğru giderken burayla ilgili olarak kısaca St. Pierre Mağara Kilisesi’nin 1963 yılında dünyanın ilk mağara kilisesi olarak Papalık tarafından haç yeri olarak ilan edildiğini söylemek isterim. Ayrıca bu yapının Hıristiyanlığın Katolik, Ortodoks ve Protestan olarak mezheplere ayrılmadan önceki ilk kilisesi olduğu da kabul ediliyor. Girişinde müze kart geçerli müzekartı olmayanlar tek kullanımlık bilet ile giriş yapabilir o zaman için bilet ücreti 20 liraydı fakat ücretler daha sonraları değişiklik gösterebilir. Kilise gezimizden sonra hatayın meşhur döner lezzetini tatdık ve tekrardan abiyle buluştuk. O artık dönüşe geçiyordu fakat dönüş yolunda da ona Halil eşlik edicekti. Ani olarak çıkan bir problem ile beraber Halil, abiyle beraber dönüşe geçiyor Aykut abi benide Samandağ yol ayrımına kadar bırakıyordu. Artık Samandağ yol ayrımına gelmiş ayrılcağımız zaman Aykut abime yaptıkları güzelliklerin teşekkürünü ederken bunların üstüne birde cebime reddetmelerime rağmen harçlık koydu ve ben Samandağa doğru tekrar otostopa başladım. Hem Aykut abime hem de Düzce ve Hatay yolculuğumda yanımda olan kardeşim Halil’e tekrar teşekkür ediyorum. Gün batmasına yakın bir zaman kalmışken iki üç araç değişmiştim son bindiğim araçtaki abi gün batmadan görmek istediğim yer için beni kendi gitceği yerden uzakta olsa oraya bırakacağını söyledi ve güzel bir sohbet sonunda sayesinde istediğim yere ulaştım.
Hatayın Doğal Tarihi
Titus Tüneli
Geldiğim yer Samandağın Çevlik Mahallesinde bulunan kesinlikle Hatay gezisinde görmeniz gereken tarihi ve bir o kadarda ilginç oluşumları görebileceğiniz Titus Tüneli ve Beşikli Mağara. Giriş ücreti bulunmayan ve bu iki birbirine yakın yer için yukarı doğru yürümeye başlıyorum. Titus Tüneli, dağdan aşağı akan su akıntılarının, oluşabilcek doğal afetler ile beraber kente zarar vermemesi için İmparator Titus’un emriyle yapılmıştır. Asi Nehri’nin önüne set şeklinde bir duvar çekilip, nehirle dağ arasındaki bölüm dağ delinerek inşaa edilmiştir.
Beşikli Mağarası
Zorlu bir yürüyüş rotasına sahip olan bu yeri gezdikten sonra beşikli mağarasına doğru yürümeye başlıyorum tekrar. Beşikli Mağara, içerisinde mezarlar bulunduran birbirine bağlantılı dört mekandan, tabana ve yan duvarlara oyulan toplam 93 mezar yatağından oluşan bir anıt mezar olarak geçiyor.
Uzun Sahilin Kızıl Tonu
Mağaranın içersindeki mezarları inceledikten sonra artık güneşin batışının yansıttığı güzellikle beraber Türkiyenin en uzun, Dünyanın ise en uzun ikinci sahiline gelmiştim. Bu gece denize sıfır manzaralı yere evimi (çadırımı) kurucaktım. Akşam yemeğinden sonra sahilde tek başıma kendi demlediğim çay ile huzura eriyorken, bir süre dalgaların sesini dinledikten sonra uykuya geçtim.
Özgürlüğe Uyanış
Gece boyu süren rüzgarın sonunda çadırımın fermuarını çarşaf gibi denize, yeni doğan güneşin gökyüzünde yarattığı o renk dalgasıyla açmış oldum.Artık toplanışa geçip burdan İskenduruna doğru uzanıcaktım. Fakat çadırı toplamam o kadar kolay olmadı gece korktuğum rüzgardan çadırın uçma düşüncesi çadırı toplarken başıma geldi. Bir anlık kuvvetli rüzgarın gelmesi çadırın tentesini denize doğru götürürken son anda yakaladım ve normalda bir kaç dakikada topladığım çadırı 40 dakikaya yakın sürede anca çantama yerleştirebildim. Hataydaki son durağım olan İskenduruna karşı yola çıktım ve 4 araç değişerek İskenduruna vardım.
Mavi ile Yeşil’in Kesişimi
İskendurun, sahili, marinasıyla öne çıkan, antakyaya göre daha yeni yapıları bulunan bir ilçe. İskendurunda, günün ilk yemeğini yiyip, çay bardağıyla sunumu yapılan meşhur süvari kahvesini içtikten sonra ( acı bir kahve ) masmavi sahilin ve yemyeşil palmiye ağaçlarının altından yürüyerek diğer rotama doğru devam ediyor Hatay rotamı tamamlamış bulunuyorum. 81 ilin 81’inde bulunan elmaslarımızı görmek üzere, görüşmek üzere.
Hatay’ın Zirveden Görünümü
Yolun ve bahtın açık olsun. Hayat sana mutluluk versin kardeşim. İnşallah daha çok yer keşveder ve bizimle paylaşırsın. Sizinle geçirdiğim bu yolculuğu asla unutamam. Sizler cansınız.
Çok teşekkür ederim abim.🙏🏻