Yıldızlar bana, göklerin inci sedef rengi tanelerini, rose şarabının tadını, bozcaada’da batan akşam güneşini, bademli kurabiyesini, ılık limonlu bir suyun ferahlığını ve bembeyaz ütülü bir nevresimin üstüne uzanmanın hazzını verir. Yıldızları fark ettiğim akşamlar içki masamın mezesi pamuk şeker olur. Hayat yumuşaklaşır, üstümde ki kıyafetler renkliyse enerjik, tek renk ve özellikle siyahsa seksileşir. Bedenim kendisiyle hazzını muhtaçsız gerçekleştirir. O nokta bir mutluluk evresidir. Göğü fark etmek ile alâkalı bir durumdur. Dokunduğum veya baktığım her şey olumludur. Mesela bir trafik ışığının dansını izlediğimi düşünürüm. Renklerin kırmızıdan, yeşile geçip sarıya değmediği yerleri hata görmem, görülür aslında, görülmelidir. Çünkü insana hazırlık süreci bırakılmamıştır.
İnsan’ın onu getirenler tarafından hayata hazırlık süreci vardır. Bu ortalama dokuz aydır belki birkaç gün fazla veya eksik değişir. İnsan hazırlıksız bırakılmamalıdır. İnsan eğitime, işe, hobiye, aile yuvasına girerken hazırlıklı olmalıdır. Trafik ışıkları bir dans gösterisi olabilir insan da keza dans yeteneğe sahip varlıktır lâkin insan hayatın gerçeklerini yerlerde havada süzülürken değil yer de sürünürken fark eder.
“Hayat zor” kelimesi sadece mutsuz anlarda ortaya çıkar. Gri hava hakimdir, tek bir inci tanesi yoktur gökyüzünde. Mutluluğa giden yolda da yoktur ‘hayat zor’ kelimesi. Mutluluğa giden yolun zorluğu da önemli değildir. Önemli olan tek şey mutsuzluğa giden yoldayken düşündüklerimizdir. Mutsuzluğa sürüklenen her kimse hayatta her şeyi reva görür. Bazen genç yaşta canlar yenilgi alır. Bir oyuna, bir sete değil bir müsabakaya hiç değil. Bir insan daha zoru ise birkaç insan birden yani topluluklara denebilir yenilgi görmek mümkündür. Büyükşehirler bu bakımdan zorlayıcıdır. Çok fazla insan ile iletişim halindesinizdir. Bunu daraltmanız mümkün değildir. Mümkün halinde vereceğiniz kayıplar da olacaktır ki insanın birbirine ihtiyacı felsefesi metropollerde köylere oranlara daha çok geçerlidir. Bugün iş bırakma eylemleri birkaç saat uzarsa hayat durma noktasına gelir, geliyorda. İşlerimiz ertelendiği de, işlerimiz aksadığında hayata karşı aldığımız zevk de bir numaralı çöküşe giriyor.
Bu noktalarda ilgi alanlarımıza yönelik yeni sekme açmayı hatırlamalıyız. Sevdiğimiz bir restoranda sevdiğimiz bir yemeği yemek başlangıç olabilir, iyi bir müzik listesi oluşturmak veya kulaklık takıp yüksek ses sevdiğimiz parça ile yaşadığımız duyguyu volüm olarak yukarı taşırsak destekleyici olabilir ardında ise yolculuk veya çizim veya müzik aleti çalma seviyesine geçmeliyiz. Gördüklerimiz, taddıklarımız mutluluğumuz için orta seviyede çalışmayı gerektiriyor.
Hiçbir şey yapmayan biri düşünerek bir noktaya kadar çok şey olabilir bu doğrudur. Lâkin düşündükleri ile kalırsa gerçekleştiremediği her şey ona mutsuz ve başarıyı kaçırmış olarak geri dönüş sağlar. Bu noktada mutluluğu çalışarak üreticez. En kolay haliyle bir seyahat etmek için bile plan çıkarıcaz. Planı es geçersek bir adım atacağız. Bir taksi, minibüs ile hareket başlangıç alanına ulaşacağız. İçeride ve dışarıda bol bol yaptığımız yürüyüşler buna ek katkı olacak. Yani biz bir nota öğrenmekten, bir kalem tutmayı becermekten geçtik, seyahate çıktık ama birçok iş gerçekleştirdik. İki parmak şıklatmaktan kaçındın, efendilerini görmedin, birini kendi yerine yürütmedin ne kazandıysan kendi yerine kendin adına kazandın. Yani en küçük bir mutluluk dahil çalışmayla gelir. emekle gelir. Gerisi yaşamda bazısına göre vurulmuş şanstır bazısına göre yaşamamış yapmayı kader yapmaktır.
Yıldızlar ile geldiğimiz süreçte asıl mutluluğun değinmek ile geldiğini söyledik. Gökyüzünün üstünü kapatmak bize yakışmazdı, yağmur da ıslanmanızı uzatmadan da, tekrar eden cümleler ile sıkılmanızı istemeyeceğim için burada mutluluğu yakaladığım bir kelimeyi daha sizlere açıklamış oldum. Yıldızlar olduğu sürece, güneş yerinde, güneş yerinde olduğu sürece insan emekçi varlık olur. İyilik insanın içinde sönmeyen ateş tanrısıdır. Mutluluk çalışkanlıktır. Tanrısını kaybeden insan pek kazanç sağlayamaz. Nefret ile edilen sohbetin insana sessizlikten daha iyi geldiğini de fikir olarak beyan edersem burada kazanılmış bir durum hiç oluşmamış olur. Konuşmakta, çalışmaktır, insan kendini insana açıklayabilir yetiştirmelidir. Öğretmenden, aileden, arkadaştan kazanılan eğitim bir noktaya kadardır. İnsan zaman aldıkça gelişim alır ve yaşadıklarımız tarihte mazi olur. Eskiyen her şeyi yenilemek sizin elinizde. Düşüncelerinizi mazide tutmayın, bunun içinde mutlu anlarınızı ertelemeyin, içinizden geleni insana hakkıyla söyleyebilen bir vatandaş olun ülkenize. Her ülke bu vatandaşı kabul eder. Vizeler insanı seçmek için çıkarılmıştır. Dünya vatandaşı olmak için çalışın. Önce kendinize sonra dünyaya kabul biri olun. Gittiğiniz heryer de yıldızlar sizinle olacaktır. Hayatın merdiveni çıkıldığı sürece mutluluk takipçi kalacaktır. Geçici bir hayat için emek harcamayın, yolda olduğunuzu unutmayınn.
İstiridye’nin resmini çekin, üzüm rengine değmiş kavanozdan kalın bir dudak payı alın ve iç içe geçin..
Yıldızları gizli tutun, inci tanesini ise ömür boyu göreceğiniz ince parmakta hayatınızın resim kapağı olacak şekilde tutun. Gücünüzü nereden aldığınızı görmek size hep iyi gelecektir.
Sevgi saygı yol ile.