Sözlük anlamıyla giriş yapacak olursak, ‘anlık, göz açıp kapanıncıya kadar’ demek. Aynı zaman da bir fotoğraf çekme yöntemi. Fotoğraf çekerken ışık alma süresi en az olan hâl.
Peki insanın ilgisi nedir enstantane ile?
Bu konuyu iki taraflı ele alalım. İlk olarak ‘düzenli insan’ı işleyelim. Sonrasında herkese kelime anlamıyla daha yakın gelecek ‘düzensiz insan’ı işleriz. Çünkü tahmin edilebilirlik her zaman benim için ikinci planda.

Düzenli insan, zamanı yönetirken bu yöntemi kullanmayı tercih eder ve bu istem dışı bir tercih olmaz genel anlamda. Bu bir bireyin her konuya vakıf olduğunu, entelektüel yetiştirildiğini, hareketlerini, attığı adımın son adım bilincine kadar gerçek olduğunu gösterir. Aile eğitimi, okul eğitimi, iş hayatı ve sosyal çevre bununla bağdaşık hareket eden unsurlardır. Zamanı doğru kullanmanın en başta ki eğitim öncüsü ise ailedir. Bilinçli bir aileden gelen çocuk, enstantane sayesinde mutlu kareler yakalayabilir. Çünkü sabah uyanışı, kahvaltısı, öğle uykusu, öğle yemeği, akşam yemeği ve gece uykusu plan dahilindedir. Ara vakitler de alacağı eğitimin, oyunun her bir başlangıç ve bitiş saati vardır. Her şey de bir düzen vardır. Çocukluğundan düzene alışan bir çocuk, gelişim çağında ve hayat içinde de çok fazla iniş ve çıkışlar rastlamaz. Kendini tehlikeye atacak bir plansızlıkta bulunamaz. Enstantane onun için bir ray üzerinde hareket eden trendir. Yaşamı dolu dolu yaşar ancak durduğu yerleri yakalayabilir, kalkışları ve inişleri bilinçle alabilir. Hayat bu birey için inanılmaz hareketli olarak, sönmeyen bir rota içinde göz açıp kapanıncaya dek geçer.
Burada düzensiz insan ile arasında ki önemli fark ‘anlık bir yaşam’ değil ‘planlı bir yaşam’ sürmüş olmasıdır. Enstantane’nin anlamını yaşayarak sürdürmüş olması, merak ettiklerini kaçırmamış olmasıda burada önemlidir.

Düzensiz insan’a gelirsek o Enstantane’nin aslında doğum kaynağıdır. Çünkü yaşadığımız coğrafya örneğinden gidecek olursak çoğu insan hiçbir şekilde aynı ortalamada hareket etmeyen bir düzensizliğin içindedir. Hem hayatın hızına, hem de hayatın yavaş akışına yakalanır. Burada yakalandığı tüm kareler ‘anlık’ olarak tabir edilir. Burada enstantane’nin yakaladığı anlar güzel veya çirkin olarak adlandırılamayacak kadar değerlidir. Düzenli insan bunun ayrımını yapabilir. Güzelliği simgelemek için çaba sarf edecek vakti kendine yaratabilir bu konuda bilinçli yetişmiştir çünkü. Düzensiz insan ise zamanı kullanmayı düşünecek kadar vakti bile olmadığını aklından geçirir. Yani eli sürekli çekim butonundadır. Kalkışı, inişi ve durduğu an yoktur. Bu biraz benim de hayat akışıma yatkındır. Herhangi bir düzlükte gitmek beni uykusu gelmiş bir kamyon şoförü gibi hissettirir. Sanki sürekli olumsuzluğa sürükleniyor, kaza yapacak gibi bir halim vardır. Oysa düzen insanı korur, orta şerit ne hızlı götürür, ne yavaş ama en saatinde insanı gideceği konuma vardırır. Sağ şeritin bile tehlikelisi vardır. İnsanın önüne hep sağdan engel gelir. Bu fark edilen sonra gelen tehlikeden dolayı soldan kaçacak kadar hızlı olanlara özenilir. Düzenli insanın şeriti bellidir haliyle ‘ortadan hareket halindedir’.
Peki bugün hayat tercihinizi yaşamaya devam ederken böyle bir yazıdan sonra yeni bir farkındalık doğurdunuz. Size ya yeni bir şerit çizmek için yol olabilirim ya da bir daha dünyaya gelseniz hangi şeritte, düzenin neresinde olmak isterdiniz diye sorarak bir parça daha detaya girmiş bulunabilirim.
Sizlerden alacağım dönüşlere bakacağım. O zaman soruyorum?

Hayatınızın bugün yeni günü olsa hangi düzene ait olurdunuz? Şu anki şeritiniz size ne kadar yakın?
İşte burada soruyu soran olarak ilk cevabı kendim vermek isterim ki bu düzen de devam etmek, sol şeritte ilerlemeye devam etmek isterdim. Elbette nedenlerim ile birlikte açıklayacağım. Hayatım benim için belki size bahsettiğim, kafanızda canlanan iniş-çıkış çizgilerinden çok daha keskin dik çizilmiş bir tabloda adeta. Ben bunun farkında olarak yaşıyorum. Yaşadığım mutluluklar ile hüzünler birbirine değişilmeyecek, hiçbir şeye değişilmeyecek kadar tutucu aynı zamanda. Geçmişini özleyebilen, bunu hakikatle söyleyen insan, hayatın tablosunda renkleri olan insandır. Ben sadece hayatıma rengarenk kalemler almadım rengarenk boyalarda aldım. Bu yüzden benim güzeli ve çirkini olan ‘an’ı yakalama durumum yine kendi elimde.Bazen elime gelen renge bakmassam tutturamıyorum gökkuşağını. Hayatımı yaşarken ‘güzel yaşıyorum diyebilmeliyim’. Bu benim rengimi kontrol etmem. Basit bir yöntem. Mutsuzsam ayrılıyorum her yerden. Güzelin gözlerine bakarken bir ruhsal yavaşlama hareketi olduğu gibi, kayıpların duygulara ait olabileceği ve söz geçiremeyeceği gibi hızında son sürat olan, sol şeritten giden bir adam için, üstüne gelen sinekleri fark etmemek çok olağan bir haldir. Eskimiş bir yazda kalmamak lazımdır. Şimdi, şimdiyi yaşamak düzensiz adama yakışıklı bir cekettir. Nedenlerimin özeti ise ‘mutluluk neredeyse yol oraya, yol neredeyse mutluluk orada’ oluyor.

Hayatın içinden enstanteneler de kalmanız dileğiyle sevgi, saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir