Hayat, kendisine karşı verdiğimiz tepkiler ile ölçülebilir. Kişilerin diplomaları, boy oranları, ilişkilerini yürütebilme uzunluğu, aylık kazançları, arkadaş sayıları hep bir ölçüdür hayatın içinde gerçekleşen ama farkedilmeyen. Tepki de yaşadıklarınız maneviyatında kendinizi tanıyabileceğiniz bir ölçü aletidir. Tepkinin ana maddeleri vardır, para kazanma tepkisi, arkadaş silme tepkisi, eğitim alma tepkisi, ayrılık tepkisi ve yeni bir insan kazanma tepkisi. Bu tepkilerin hepsi kendi içerisinde soy ağacınızın dallarına ayrılması gibi ayrılır. Ana karakter tepki ise her zaman yol göstericidir. Çözümler hiçbir zaman dallarda değil, ana karakterdedir ve siz bir duruma vereceğiniz tepkiye dallarından başlarsanız o zaman alacağınız yol boyunca o yolu kaybetmeye mahkum kalacaksınızdır. Karakterin ana kaynağını hayat boyunca vereceğiniz tepkilerinizde unutmayacağınız bir yaşamınız olsun.
Hayat uçan bir balondur. Bu balona ellerinizle düğüm atmayı da hayal edebilirsiniz, bu balona su koyup patlatmayı da. Benim hayalim bu balonu güdümüyle en iyi manzaraya çıkarmak. Uzanmak istediğim dağlar, denizler, ovalar hızlıca çıkılabilen veya vazgeçilecek kadar uzak bulutlar değil. Biliyorum ki yaşam, inişlerin çıkışların muhakkak ki sadece karakterime yönelik olmadığı, yan komşunun,üniversiteden ev arkadaşımın, iş yerinde ki yöneticime de uğradığı bir yansıma. Birilerimiz perde kapatır, birilerimiz vitamin alır.
Tepkilerin başladığı nokta da artık o güneşe ulaştığımız nokta. Yerinde ve zamanında nasıl tepki verebileceğinizi bilmediğiniz bir hayatta kazanacağız ve hayat boyu üstünüzde taşıyacağınız bir migreniniz olsun istemem. İnsan hayatı boyunca hiç plan yapmasa bile her yıl doldurduğu bir seneyi kendi içinde değerlendirir. Bu planın bir sonucu olarak yapılabilir ve bu durum her yıl kendini daha iyi bir yaşam kalitesiyle en az bir adım daha yukarı taşımak için gerekliliktir. Yalnız burada değerlendirmeyi gerçekleştiren kişi hayatına plansız devam eden bir kişi olduğu için bu değerlendirmeden yüksek oranda mutsuz ayrılacaktır. Çünkü bir yıl öncesinde aklına bir şeyler koymadı. Artık hayal ve hayalsizliği dile getirmek istemiyorum. Aklına bir şey koymayan biri, yapamamayı değil, beklememeyi öğrenmelidir. Matematiğin maneviyatta bir sonucu yoktur ya, plansızlığın da hayalsizliğinde, aklına bir şey koymadan geçtiğin yıllarında sana verebileceği bir raporu yoktur. Üzme kendini.
İnsanın kendi karakterine ne kadar inanırsa kendini o kadar iyi korur. Hayatın yansımasının kendisine vurduğu anlarda sığanacak dalları olması lazım. Karakterin başındayım diyecek ve sığanacak eğitimine, cebindeki parasına, iş hayatında ki statüsüne, yaptığı iyiliklere, yaptığı piçliklere, gerçekleştirdiği ne varsa sorgulayacak o gözlerine gelen tepkiye cevap vermeden önce. Kişi önce yaşamın içinde önce ezilerek veya en başından dik durarak tecrübe alamassa ve üstüne tecrübe alamadığından dolayı gelişim ekleyebilecek bir yaşı kendinde göremesse, her yıl ona hayatın akışı normal gelirse bir yerden sonra gelen her şık ona dokunacak. Tepkilere cevabı doğru yerinde olmayacak ya da hiç cevap veremeyecek.
Bağlanıyor ki insan bir hayata. Bağlanıyor ki insan, insanlara. Unutuyor kendini, kim olduğunu, kim için yaşadığını. Uğraşıyorum ki yaşamalı insanın kendisi önce. Tavırlarına sahip çıksın, tepkilerine sahip çıksın. Akılına bir şey koysun, hayalleri olanlara dokunmasın, hayalleri olanların hayallerini elinden almasın. İnsan sahip çıksın kendine, başkada gayem yoktur. Ben de yeri geldiğimde sessizliğime sahip çıkayım. Yaşasın insanlar, bunlar benim değil senin sesin.
Sevgi, saygı ile.