TAMAHKÂR 

3 yıl öncesinde bir dostlar sohbetindeyiz, konum Kadıköy. Masada her zaman insanlık, dert ve tasa geleceğe yönelik yorumlarımız ile demlenirdik. Bazen çay ile bazen alkol. Hiçbir masada şımardığımızı hatırlamıyorum ama birçok kez kahkaha da attık bir çok kez gözyaşı da döktük o yaşın koca koca adamları olarak. Bir arkadaş içerimizden ben çok tamahkârım dedi. Masada ki bir kişi hariç tamahkârı daha azıyla yetinebilen olarak biliyor ya da anımsıyorduk. O diğer arkadaş patlattı kahkahayı. Biz ne oldu anlayamadık. Sonradan bize açıkladı, biz kendisine inanmayıp lügata baktık. Lügat der ki “paraya ve mala aşırı ölçüde düşkün, açgözlülük eden, açgözlü (kimse)”.  

O gün bugündür tamahkarı birkaç kez yanlış kullanan kişiyi bende düzeltmişimdir.

Bugün ise “tamahkâr” ne yapar onu konuşacağız. 

Tamahkâr insan toplumda paragöz dediğimiz kimse olsada benim gözümde parayla bir ilişkisinin kayda değer yanı yoktur. Parayla çok fazla iletişimde bulunan insanlar, bu insanların illa paralı olmasına gerek yok parasız olup parayı hayal eden insanları da katıyorum buraya, hayatın gerçekten para üzerine kurulmuş düzeni olsada (bir nebze) yaşam üstünde sürekli hatırtlatma gereği duyulan bir ihtiyaç olmadığının farkına varmalılar. Her yaşın kendine göre bir güzelliği varsa her kazancında kendine göre güzel bir yaşayış biçimi var. Bazen hayatta olması gereken ölçülü yaşamı yaşayamamakta, ölçüye erişememekte parayla ilgilidir. Bunu sürekli sorgulamak ise psikolojik bir yorgunluktur. İnsanın karnını doyurup, kendine bir çatı kurması, bu çatı altında kendisini yenileyebilmesi ve bu sayede kendinden sonra geleceğe doğa sever, insanları daha uzun ve adaletliyle nâm salan bir alan bırakması bu düzende hakkaniyetle var olabiliyor olmamızı, mutluluğun sürdürülebilir bir duygu olduğunu benimser. Soğuk bir kış akşamında dışarıda insanın mutluluğu ne kadarsa yaşam onun için o kadardır. Temmuz sıcağında sahil kasabasında daha büyük bir mutluluğa kavuşamaz. İnsan soğuğun altında duygularını daha çok öğrenir, kendiyle daha çok tartışır, mutluluğunu ve mutsuzluğunu masaya yatırır, insan daha çok düşünür. İnsan, insanları en çok soğuk altında izler, mimikler, eller her zaman daha çok dikkat çeker. İnsan en çok soğukta korkar, üşüyor olmasada.. 

Tamahkâr insana bunu anlatamazsınız, yorumlara kapalıdır. Eğer bu insan bir de narsistliği benimsiyorsa tamamen kendi alanında birkaç oyunuyla beraber yaşayıp gidecektir. Onu rahatsız eden bir dünyayı asla anlamayacaktır. Birçoğumuz bizi rahatsız eden dünyayı anlayamıyoruz. Normali, yaşanmasını yaşıyor olduğumuzu düşünüyoruz. Çoğumuzun gözlerini o kadar filmle kaplamışlar ki normalde dışarıdan görülmememiz gerekirken biz tam tersi dışarıyı göremiyoruz. 3 yıl önce oturduğum evin balkonuda böyleydi. Ters takmışlar filmi insanlar bizi izliyor biz insanları göremiyorduk ve bu komikti, insanların kötüye gidişleri komik olmuyor, toplumu zedeliyor. 

Bir kişi topluma ne yapar demeyin bu arada çok şey yapar. Bir kişinin zehiri, çok kişiye bulaşır, bir kişinin çalışkanlığı da çok kişiye aş olur. Bence her şey için bir kişi yeter. Değişim için kimselerin olmasına gerek yok. 

Tedavi merkezleri, hobi merkezleri, kalabalık dershaneler, AVM’ler, paralı kamp alanları çok gerekli değildir insanın kendini toparlaması için. Az olmak öz olmaktır, kendisiyle yetinebilmek toplumla anlaşabilmektir,  bir odada bir sandalyeye dersin başına oturmak, kalabalık bir sınıfta öğrenmeyi beklemekten önce öğrenmeyi kafada halletmektir. 

Tamahkâr olmamak insanın kendisiyle barışık olmasıdır. İnsanın özgüven sahibi olmasıdır. Sürekli parayı konuşmayıp da paranın hangi yerlerde doğru kullanıldığını bilmesidir. Aynaya bakmaya utanmamaktır. Yaşam ona göre nedir, yaşam ona ne verir, neyi alır, kimi verir, kimi alır, ne yedirir, ne içerir, soğuğun mutluluğuna gebedir. 

Dilerim ki bu aylar en mutlu aylarınız olsun, düşüncelerinizi ısıtan yaşamınız tatlandıran kahveleriniz olsun. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir