Bence tahtaya yazılmış en büyük günahlarımız insanlarla olan kavgalarımız. İnsanların birbirine küskünlüklerinin Tanrı katında bir masumluğu olmadığına inanıyorum. Tanrı’nın affetmeyeceği tek şey budur çünkü tanrı yönettiklerinin bir başkası tarafından yönetilmesini istemez. 

İnsanlar en çok kavgaları yöneltilmek istemedikleri zaman ortaya çıkarırlar. İnsanlar en çok kendilerine negatif bir dokunuş aldıklarına küskün olurlar. Bazen hiç tanımadığınız insanlarda size bunu yapabilir. Herhangi bir alışveriş merkezinde, otobüs durağında bunu görebilirsiniz. Hakkınıza geçilen durumlar hayatta hep mümkündür. Bunun bazen olmasını, yaşanmasını istemez bunu kaldıramayacak güçte olduğunu hissedemeyebilirsiniz. Kaldırabildiğiniz her duyguyu kavgasız atlatabilirsiniz. Bazen özünüzü bilmeniz gerekir. 

Kimsenin kimseye küsmeden yaşadığı bir dünyayı ise masum bulmuyorum. Tanrının bazen bizden istediklerini vermememin bu dünya sınavında doğru bir yaklaşım olduğuna da inanıyorum. Tanrı da böyle düşünüyor ya da ben hiç yanılmak istemiyorum. Bazen iyi olmak için kötü gözükmelisiniz buna inanıyorum. Her şeyi herkese açıklayamadığınız durumlarınız, düşünceleriniz olsun fakat kendinize açıklayamadığınız hareketleriniz olmasın. 

İnsanın yolunu çizmesi kendi kendine konuşabilmesine de bağlıdır. İnsan kendi kendine konuştuğunda herkesle olan sorununu çözebilir lakin insan sorunlarını kendi kendine konuşmayı beceremeyerek çevresiyle paylaşarak çözmeyi çalışırsa o zaman herkesle yaşadığı sorunu yüksek oranda daha çok artırır az bir miktarda problemlerini düzeltir geriye kalan etkilendikleriyle sorunlarını 1’den 2’ye çıkarır ve bunun farkında olmaz. 

Kimse size sizden daha iyi yaklaşımda bulunamaz. Affediciliğin insanlar tarafında saygın karşılanmasıda bundan dolayı. Herkese göre affedilmeyen niyetler, sizin için artık gözle görülmeyecek dünyaevi çirkinliği adlandırılarak es geçiliyor ve siz yaptığınız harekette affettiğinizden daha çok kendiniz mutlu hissediyorsanız işte o saygınlığınız buradan geliyor. Sizin en başta kendinize saygınız vardı ve siz tepkinizi gösterdikte sonra tanrının katında bulunabildiniz. 

İnsanlar yolculuk yaptıklarının farkında değiller. Okula, işe, eğitime, hobiye giderken sürekli yolda olduklarının farkında değiller. Yol sadece turizme ait bir kelime değildir. Yolcuda sadece tatile has değildir. Her yıl ileriye sarıyoruz kendimizi. Bazen 11 ay geçiyor ve geriye baktıklarının belki birkaç tanesi seninle devam ediyor. Komik şeyler de üzücü şeylerde sürekli bitiyor, yitiriyoruz, dünyanın dönüş hızına yetişemiyoruz. Yolcu sadece sayıların değil adımlarında hissiyatını almalı. Nereye giderse gitsin yaşadığı için bir yerlere savrulduğunu bilmeli. Bu bazen savrulmadır bu bazen eğlencedir. Yaşamak için dua etmek istemeyebilirsin ama yaşadığın için eğlenmeni ister Tanrı, çünkü senin tatlı sudan alıp acı suya koyabiliyor. Acı su senin canını yakıp, seni ağlatabiliyor. Tanrının senden istediği olumsuzluk dışında keyfini çıkarman. 

Ne kadar çok öğrenirsek, ne kadar çok izlersek, ne kadar çok dinlediğimizi anlar,  konuştuğumuzu dinlersek o kadar besleniriz insana karşı. İnsanlar, insan varlığının kendisini benimsemeli ve tepkilerini azaltmalı. Olumsuzluk binaların, arabaların, cansız tüm maddelerin. Canlı her şey tatlıdır ve çözüme açıktır. Cansız neye  toslarsanız, canlıyı kaybederseniz.

İnsanında cansızını rakip alır, yan yana yürürseniz, gövde buluşturursanız, beyin cimnastiği yaparsanız, yine kaybederseniz. Hayatta her şeyi canlısına sahip çıkmalısınız. Cansızın korkmadığı tek şey canlı ve canlının yaşamak için tutunduğu tek şey hür canlı bir çam ağacı.

Tanrının her görevini yerine getirmek zorunda değilsiniz. Seneler önceye gitmemeli yaşam ne kadar ekmek,su istiyorsa onu vermelisiniz. Doğru düşünceler ve canlı insanlar sizi her zaman takip edecektir. Geriye kalan her şey ise kaptanlıktır, siyahdır, umutsuz havadır. 

Tahtadaki günahlarınızı silmeniz dileğimle.

Teşekkürler, sevgi saygı yol ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir