Evinin sımsıcak olmasının tarifi huzurdur. Evinin sımsıcak olmasının tarifi mutluluktur. Evinin sımsıcak olmasının tarifi yaşadığın andan aldığın keyiftir. Tariflerimin hepsi birbirine yakın şeylerdir lakin bir borcamın içerisinde farklılık gösterirler. İnsanın evi sıcak olursa dünyası sıcak olur. Mutfağı sıcak olursa, mutfağının camları buğulanırsa, insanın, evrene baktığı gözü parıldar. İnsan, mutfak açıdır. İnsan kendini açlığa değil soymaya planlamıştır. Yaşamını sadece bu sayede devam ettirebileceğini düşünür. İnsan aç kalmaktan çok korkar. İnsanın, kendi keyfiyle mücadelesinde sıcaklık ve tokluk bir arada işler. Sıcak bir ortamda karnı doymuş her bir kimse tarifsiz mutludur. Soğuk bir alanda karnı aç bir kimse ise oldukça sinirlidir. İnsanın doğduğundan beri kendini dayanmaya zorlamadığı iki konudur yemek ve korunma. Bunları asla geçemez. Dinini, partisini, takımını, insanları, zevkleri ve birçok şey sürekli değişkendir onun için ama bahsettiğimiz iki konuda her zaman gününe, saatine göre hareket eder. İkiside emirini beyinden alır. İki konunun da uç noktalarına değinmek insanı sağlıksız yapar. Örneğin çok fazla açlık insanı öldürür burada insan görebileceği son tecrübeyi tadar. Tokluk, soğuktan hastalanmak veya sıcaklığın üstünde kıyafetlerini eritir derecede baskılaması. Aslında hayatın hep bir denge tahtası olmalıdır, vardır da , insanlar uygulamak istemez. Ölçüsü vardır yaşamın her yerde. İnsanın korumalıdır kendini. İnsanın soğuğu sevmesi garip değildir, toklukla rahatsız olanlarda vardır, kendini yaşatacak kadar yemekte bir insan tarzıdır bu yaşam görüşlerine dokunamayız. Dokunduğunuz anlarda pençeleri çıkan insanlar görürsünüz. İnsanlar biraz daha yorgun artık. Fiziksel olarak yaşanan 1960’lı yılların yorgunluğunu şimdilerde ruhsal hale döndü bu arada. Gençler, gençlerin önündekiler ve yaşlılar kimseler anlamadan dönüştüğümüz karakterler hepimizin farkındalığı ama elinden hiçbir şey gelmeyişi. İnsan bir gün önce çalışamadığında sabah kahvaltısı yapamayacağını biliyor artık bu ülkede. Taşıdığı kimlik kartına saygısını kaybetmiş durumda. Üstüne çok gidilen bir bayrak olmasından mıdır bilinmez ama benim gördüğüm insanların iyice usandığı ve açlıkla mücadelede kış ayında nakavt edileceği. İnsanlar yaşamın neresinde olduklarının farkında değiller. Bugün ne kazandığını bilen üç beş insan vardır onunda hikayesi çıkar veya çıkmaz. Yazın da sıcaklıktan bahsediyor musun derseniz orada da rahatlıkla söyleyebilirim ki ‘bana hiçbir zaman soğuk bir ev samimi gelmemiştir’ o evlerin hava durumu benim keyifli anlarıma şahit olmak için değildir, bana göre, normalimi yaşamamdır. Ter içinde beklediğimiz bir evi hiçbirimiz düşüncelerimize almayız, değerli görmeyiz.
Soğuğun yarattığı sıcak hep daha samimi gelmiştir. Bunun kış vakti dekorasyonlarıyla da bir ilgisi yoktur. Belki nufüsu azalan insanoğlu dolduramadığı alanları burada yönetmek ister ama herkesin bir gücü olur ve yaşarken onu en sıkıştığı ana saklar. İnsan sahip olma duygusuna ait olarak parasıyla alacağı bir evi bile yaşının onda yarattığı en büyük tecrübeye kadar bekletir.
Yaş alan insan soğuğa alışmış olur aynı zamanda. Soğuk havaya, soğuk insana, soğuk eşyaya temas ederek büyür. Bunun zenginliği ve fakirliği ölçülemez ve ödeşemez. Hayat herkese her alanda bir noktada soğuk dokunur. İnsanın aklını ve tecrübelerini kullanarak soğuk bir hayata daha fazla devam etmemesi de kendisine bağlıdır. Ben sıcak bir yuvanın sevgisini gördüğümde, hissettiklerimi, hatıramda kalan soğuk yolları anımsayarak bir kağıda döktüm.Ben soğuğu çok seven olarak sıcak bir yuvaya düştüm. Orada mutluluk, huzur, keyif gördüm. Şimdi yaşadım, yaşıyorum, yaşayacağım diyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir