Sevgili okuyucularım, belirtmek isterim ki benim dağlardan, ıssız nehirlerden, yabani ormanlardan, uçsuz bucaksız denizlerden korkum yok. Bitmeyen yolculuklardan, ağır bavulları çekmekten, belimin kopacağını bilsemde bir basamak daha ötede ki manzaranın açısını yakalanmaktan, dünyayı kendi gözlerimle görmekten yana hiçbir çekincem yok. Gün geldiğinde kendimi tartarsam, korkularımla, cesaretli anlarım birbirine yakın çıkarsa o gün kendime oldukça kızarım. Hatta biraz daha ileriye taşırım kendime utanç duyarım. Yaşadıklarını önce kendine alan ve sonrasında en yakınlarından başlayarak topluma yayan bir yapıdayım. Eğitimci kökenliyim. Yanlız ben masa başlarından çıkan eğitimcilerin değilim, olmadım, çamurlu notlardan, ıslak çadırlardan, ter içinde kalmış tentelerden çıkanlardanım. Ayakları hem pişmiş hem de donmuşlardanım, karnının açlığı bir yabancının yanında dile gelmiş yine aynı karına ziyafet vermişlerdenim. Ara sıra sosyal medyalarda karşılaştığınız eziyet çekiyor ya bu dediklerinizdenim. O cesareti hayat ideali yapmışlardanım. Eziyetsiz, emeksiz, stretsiz bir tatlı çay yudumlayamaz insan derim hep. Çalışkan, zeki, azimli ve hayalleri olan insanların arkasını yaslandığı anlar yaptıklarını düşünmesidir, tembel, uyuşuk, götü koltuğa yapışmış insanlar ise yapacaklardan bahsedip dururlar. Arkasına yaslanmasa hayallerine uzanacak farkında değil uyuşuk aptal. Cesaretli insanların yol üstünden hiç ayrılmadığı gözlenmiştir. Çıkmaz sokaklarının bile hayalet geçitleri vardır. Başarısızlığa çarpılan aynı yollara dönmek kolay değildir ama cesaretliler bunu başarır. Cesaret bir övgü de değildir lakin uyuşukluk kadar kötü bir intibada bırakmaz toplumda. İnsan hikayesinden başlar konuşmaya, sonra durur, durmalıdır, bir müsade vermelidir topluma. Söz çıraklarındır, küçük yaşta kafalarına yedikleri demir tornavidaların izleri bir ömür kalacaktır. Yediğini atmamaı başka türlü öğrenemezdi yaşadığı toplumda. Canı acımadan insan bilemez ki hatalarını. Bir müsibet bin nasihattan iyidir derler eskiler, yaşamışlar. İnsanlar yaşarken tecrübe ederler, en uyuşuğu bile eder ama yeniden gelse dünyaya ufacık kolunu kaldıramaz. Uyuşuk bir yaştan, ölüm yaşına kadar öyledir.
Cesaretlinin ortalama yaşam süresini değerlendirebilecek bir istatistiklik bulunmaz. Ortalama da bulunması hayatı ne kadar yaşadığıyla alakalıdır. Bazıları vardır erken yaşta çok şey yapar sonra sessizleşir. Bazıları vardır ömrünün sonlarında bir hıza geçer. Bazıları ya hep hızlıdır ya da en yavaş, işte sevmediklerimiz.
Cesaretlinin ilacının dozu yoktur. Fazlasının ölüm olduğunu bilir. Üstüne üstüne gider. Dozunu kaçırmak buradan gelir. Sana, bana tedavi olan hayat cesaretliye nâm olur. Bazı insanlar namıyla hatırlanır, yaptıklarıyla. Kimse yapacaklarıyla hatırlanmaz. Kimse olmamışlar üzerinden söylenenler üzerinden motivasyon konuşmacısı olmaz. Toplum her zaman yaşayanları yazar bazen manşetlere bazen üçüncü sayfalara..
İşte cesaretliliğin bir konusu daha.. Cesaretliler hikaye yaratıcılarıdır.. Onlar yapmak istedikleri şeylere gönülden bağlanırlar. Yol giderler, elektrik direklerinin uzandığı köylere bakarlar, karşılarına sıra dağlar alırlar, inci tanesi evlere dalarlar, uzak köylere bakamadıkları günü hayal bile etmek istemezler, onlara miyop olmak haram olmak gibidir, dünyayı her açıdan yakalamak isterler. Bir kadına aşık olurlar cesaretliler, her şeyiyle hayatlarını adarlar; dünyanın ekvatoru, cesaretlinin kadını işte en büyük, en benzer nokta.. Sevmenin, sıkı sıkı sarılmanın büyük cesaret olmasını bilirler. Bir cesaretlinin, en büyük sevgi belirtisi, kadınından kız çocuğu hayal ettiği andır. Hikaye tamamlanmıştır. Mutlulukta ulaşılabilir bir duygudur ve fikrimce tarih yalnızca mutsuzları yazmaz.. Tarih hep mutluları ve cesaretleri hatırlar. İşte bugün hepimizin içinde barındığı iki duyguyu tanıdık. İçimizi gördük, ya soğuduk ya daha çok bağlandık. Ya kendimizi değiştirmeye düzeltmeye yöneldik ya da uyuşuk kaldık. En büyük hareketin, hareketsizlik olduğunu savunanlara karşı bir adım daha attık. Bir fikir attık binlerce eleştiri almak için yola çıktık, cesaretle.. Sevgi, saygı yol ile.