Gökyüzü, çeşitli renkleri içinde barındırır, değişkenliği oldukça fazladır renklerin. Her saatin, her dakikanın bir tonu vardır. Eğer göz kapaklarımız kapalı değilse biz bunu çok nadir anlarda yakalarız. İşte bazen uyuyor oluruz, bazen kameramızla anı yakalama anını yakalama kısmında oluruz, bazense korkunun seyrini işleriz gözlerimizde. Gökyüzünün değişken renklerine merakla baktığın bir günü hayalinde yaratmanı istiyorum. Bir günün, lakin bu tamı tamına bir gün olmalı ve 24 saati doldurmalı, renklerini tamamen senin belirlemeni, örneğin; sabah vaktinin güneşin beyaz ışığıyla değil bulutların gri havasıyla sunulmasını, öğle vakti soğuk havanın tatlı rengiyle tahtanı boyamanı ve devamında gece bitene kadar kendi yarattığın gökyüzünün resmini çekmek isteyecek kadar ilgi çekici renkleri semada buluşturmanı istiyorum. Daha önce böyle bir şey yapmadığını biliyorum ve ekliyorum şu an geriye dönük düşünmeye başlarsan en son ne kadar zaman önce gökyüzüne baktığın hakkında bir bilgi dahil çıkaramayacaksın. Keskin ve net bir hayattasın net olmadığın her an yaşamadığının farkındasın. Yaşadığın coğrafyanın kanunlarını ortak payda da bölüştüğümüz için sana rahatlıkla söyleyebilirim ki sen, onun beklentisini gerçekleştirdiğin bu hayat diliminin içinde normal karşılanabilir bir insansın. Bu fikrin sonunda senden kendinden yola çıkarak topluma yönelttiğin bu sorunun cevabını yine senden istiyorum.
İşte o soru, “Sizde benim gördüklerimi görebilir miyor olsaydınız, hala yeriniz de durur muydunuz?”
Her hayal kişiye aittir. Yıllar önce söylediğim bana ait iki sözü tekrarlamak isterim.
“Kalk ve düşlerinde sırtla dünyayı” ve “hayaller sadece hayal sahibinindir”
İşte bugün senin düşlerinin semayı boyadığı gün. Önce sabahı hayal edemeyeceğini iletmek isterim. Gün gece ile başlar ve sonrasında olaylar gelişir. Gece çalışmaya başlayan bir insan sabahın uykusuna yenilmesse en geç öğle vaktine bir haber alır. Bu haber iyi veya kötü olabilir ama insan çalıştığının karşılığını ya da sorumluluğunun karşılığını alır. Sorumluluğunun karşılığı bir rahatlama, iç ferahlamasıdır. Ürettiğinin karşılığı ise ömür boyu bir rahatlama, dik pozisyonda durma ve başarabiliyorum duygusudur. İnsana en çok lazım olan duygudur. Sorumlulukta lakin toplumsal yaşamdan ayrışmamak ve geride kalmamak için mecburidir.
Şimdi gecenin renklerini hayal ediyorsun. Anormal bir gece yaratmak bize ters düşecektir o yüzden geceye karanlık bir hava vermeliyiz. Tamamen siyah bir hava vermekle siyahın içine beyaz ışıklar katmak arasında ki tercihi sana bırakıyorum. Sadece tek önerimi söyleyeceğim ve yazının devamını sen tamamlayacaksın. Ben ışıl ışıl siyahın, beyaz ışıklarım, konserlerden yansıyan spot ışıkların olduğu bir geceyi hayallerimde tercih etmezdim mesela. Öyle ki gecenin eğlencesini seven bir yapıya da sahibim. Işıklı bir gece hayal edersem orada dans eden insanların olduğunu, akorlu enstrümanların kulağıma iyi geleceğini biliyorum. Belki kalabalık sayesinde öğreneceğim kültürleri, dünya mutfağından yemekleri yiyebileceğimi tahmin ediyorum. Ben yinede geceyi çok karanlık hayal ediyorum. Havanın simsiyah olduğu, sokak lambalarının yanmadığı köy sokaklarını, gaz lambasına kadar gitmesem de televizyon ışığında oturan haneleri hayal ediyorum ve şimdi kafamı kaldırıp semaya bakmak istiyorum. İşte o sema hayatımda gördüğüm en iyi sema. Tüm galaksi gözlerimde ışıl ışıl parlıyor. İnsanların dansındansa yıldızların dansını tercih ettiğim için kendime çok müteşekkirim. Şu an karanlığın gerçek rengine bakabiliyorum. Gökyüzüne baktığımız anları konuşuyoruz ama denize bakılan karanlığında muhteşem bir hazzı olduğunu söylemek istiyorum. Bahsettiğim denizin Karadeniz olduğunu iletmek isterim, karşıda gözüken bir adanın veya ışığı yanan gemilerin olmadığı, adeta zifir bir yol gibi gözüken denizden bahsediyorum. Ege’nin, Akdeniz’in suları gibi suyun altından parlayan taşların, deniz yıldızlarının olmadığı Karadeniz. İşte sapsade bir deniz. Eğer bir gün deniz yolculuğu yapacaksanız görmeyi beklediğiniz deniz bu olacak. Elbette yakamoz günleri fotoğraf galeriniz dolup taşıcak ama siz aslında hep bu karanlıkta ilerliyor olacaksınız. Eğer bundan zevk alarak yaşamayı istiyorsanız önce sadeliği sevmelisiniz. Çünkü sade bir gökyüzü sade bir deniz sade bir insan her şeyin başlangıcını görmüştür. Sadelik ve tekdüzelik hayatın başlangıcıdır. Işıklar, ışıklı adalar, ışıklı gemiler, sokak lambası yanan köyler daha sonradan inşa edilmiştir. Eski insanların hayatın her anından zevk alması bundandır. Ellerinde bir şey yoktu ve bu onlar için harika bir kazanımdı. Hepsinin aynı anda malzemeleri, okulları, düşleri yoktu. Bugün ise bir alt katta ki komşu Mars’a doğru yola çıksa kimse şaşırmaz. Çünkü hayat artık herkes için tekdüze doğmuyor ve bu tüm düşleri değiştiriyor. İnişler, çıkışlar çok fazla yaygınlaştı insanlat arasında. Yürüyen merdivende herkes birbirinin üstüne geçebiliyor. Bunu altında onun için hareket eden mekanizmaya ilave katkı yaparak, adım atarak, sağlayanlar başarabiliyor. İşte herkesle yürüdüğün andan sıyrılmak istiyorsan bir adım atmalısın. Bunu söylemek istediğim yer ise insanların üstüne çıkmayı hedeflemen değil yürümeyi öğrenmen. İşin en başını, en sade halini öğrenmen. Eğer hayatın en sade halini kabul ederek yaşarsan, sonrasında yaşayacağın tüm olumlu veya olumsuz durumlar sana normal gelecektir. Olumlu durumlardan extra haz alıcaksındır. Şimdi sabah olmadan hayal etmeye devam et. Kendine güzel bir gün doğumu hazırla ve bu 24 saati tamamla. Kendin hazırla ki ne istediğini öğren. Yazmanın en büyük etkisi budur. Okuyarak düşündüklerini, yazarak gerçekten istediklerini anlarsın. Denemeye başladığında yazıp sildiğin onlarca an olucak. Gökyüzü senin renginle güzel. Haydi başla!
Sevgi, saygı yol ile
Diğer Yazılarım
İHSAN
Kaleme aldığım yazılarımın başlık kısımları hayatımın içerisinde süregelen durumlardır. Bir işin insana iyi gelmesini önemserim. Bir hobinin mutluluk vermesinden yanayım. Bir işin heyecanlı hatta bazen...
-1
İHMAL! Bir gün mutluluğun içinde yok olmama dileğiyle… İnsan arıyoruz! Bir gün umudun içinde bir çarşaf parçasına sarılmamak dileğiyle.. İnsan arıyoruz! Birgün enkazın altında üstümde...
REEL’s
DÜZEN’SİZ Hayatın akışını takip etmemizin gerekliliklerinden biri sosyal medya iken bir anlamda doğanın gerekliliğinden kopuk yaşamamızın bir parçası da sosyal ağ. Ne onsuz olabiliyor, ara...
İKİLEM
Hayatta en büyük korkum ikilemlerdir. Cesaretim, tutkularım, tecrübelerimin birçoğu ikilemlerden geçmiştir. İkilemde kaldığımda kendime kazanç sayabilecek zorlu tecrübeyi yaşadığımda günü mutlu kapatabiliyorum. Hepimizin ikilemleri oluyor...
KEYİF
KEYFİYLE YAŞAMAK Elzem bir konudur keyif. Özellikle gençliğin üstünde durduğu, bazen anın tadını çıkardığını, bazen, az biraz siyahı, kapkara gördüğü konudur. Okul hayatındaki gençlerimiz ile...
TAHTADAKİ GÜNAHLARIM
Bence tahtaya yazılmış en büyük günahlarımız insanlarla olan kavgalarımız. İnsanların birbirine küskünlüklerinin Tanrı katında bir masumluğu olmadığına inanıyorum. Tanrı’nın affetmeyeceği tek şey budur çünkü tanrı...