İnsanlar sorunun öncesinde gelen cümlelerden genellikle çekinir. Bu genellikle “sana bir şey soracağım” veya “şunu cevaplamanı isteyeceğim” cümleleriyle oluşur. Soruya cevap verme hazırlığı içinde bulunan kişi kendi adına ‘acaba’ hissiyatını ortaya çıkarır. Düşünme mekanizması çalışır duruma gelir. Bu anlarda, gelebilecek sorulardan çok daha fazla soru üretir kendine doğru. Her şey anlık gerçekleşir. Eğitim süreçlerimiz içersinde öğretmenlerimizin öncülüğünde tecrübe kazandığımız bir durumdur genel olarak. Belki bir sözlü, ani bir performans notu kazanmanız için ayağa kaldırılan bir öğrencisinizdir, birkaç dakikalık sessizlik oluşan sınıfın, arkadaşlarınız tarafından talihli seçilen kişisinizdir.Ne puan alacağınız bellidir ama sorunun nereden geleceği belli değildir ve siz kafanızda ürettiğiniz soruları bu süreçte düşünürsünüz. Ne yazık ki soruların çoğuna yanıt bulamaz, yüzünüzü aşağıya doğru düşürürsünüz. Mahçup hissedersiniz. Bilir misiniz eğer soru düşünmeye başlamasaydınız ve sadece bekleme durumunda kalsaydınız gelen soruyu yüksek ihtimalle cevaplayabilecektiniz. Çünkü düşünme fonksiyonunuz, sakin kalıp sadece öğretmene odaklı olsaydı, arkadaşlarına rezil olma duygusu içine girmeseydi, siz o an gelebilecek soruları değil gelecek sorunun mantıklı bir cevabını iletmeye yönelmiş olucaktınız. İnsanlar soruya hazırlık cümlelerinin ardında öyle bir sıkışıp kalıyor ki cevapları kaçırabiliyor. Bırakın cevapları insan bazen bu durumlarda soruları bile kaçırabiliyor. Burada birazda kendimizden bahsedeceğim. Bazen kendimize o kadar çok soru yöneltiyoruz ki önümüze çıkmış örneklerden defalarca ders almamış gibi davranabiliyoruz. Nasıl bir kedi ile bir filin aynı parkurda yarışamayacağı örneğini bize yıllardır ısrarla göstermişlerse de bizde bunu kendimize işlememiz gerektiği, gelecek nesiller aktaracak yaşlara geldiğimiz noktalarda örnekleri adeta yok sayarak, kendimize olmadığımız konumlar, yakıştırmalar yaparak ve bu yakıştırmaların altında kalarak kendimize acı çektiriyoruz. Bunu sadece ben, sen o yapmıyor toplumca hepimiz yapıyoruz. Sanki bir gen işlemiş içimize ve hep bir arayış halinde olmamız, toplumla aynı cüzdanı taşımamız gerektiğini söyleyip duruyor düşüncelerimiz. Toplum olarak aynı cüzdanı taşıyamasakta aynı kuralları uygulamamız gerektiğine inancım ise tam. Benim doğrumun elbette geçerli olmaması gerekli, senin doğrunun kabul olur tarafının olabileceği de gerekli, ikisinin de hatalı veya ikisinin de doğru olacağı düşüncesi de gerekli ve doğrumun doğru olduğunu kabul etmekte gerekli. Bu biraz yaşam ve sanatçı arasında git gel aslında. Sanatçı nedir? Bireylerin kendi fikir ve düşüncelerini özgün bir şekilde ortaya koyarak düşüncelerini bazen kalemleriyle bazen uzuvlarıyla sentezleyerek ortaya özgün bir ürün, nesne koyan, duyulmamışı duyuran aktaran kişidir. O düşüncesini duyurmuştur ama o illa güzel olan veya herkese kitap edecek olan değildir. Her insan da toplum içinde bir sanatçı olmalıdır lakin sanatında ısrarcı olmamalıdır. Hayat bir dakika sonra öğrendiğimiz bir bilgiyle gözlerimizde bambaşka hale gelebiliyor çünkü. Çok kalabalık bir evrenin içerisindeyiz, her anı yakalamak mümkün değil. Anı durdurmak, anı yaşamak diye söylenen tabirlerin hatta ‘Carpe Diem!’ basılı tşörtlerin anlamını anlamak bile mümkün değil o an. An sonrasında da çok güzel yaşanabiliyor fikrimce. Eğer o an da mutluysan o an seninle bir ömür dilinin altında gelicektir. Hikayelerinin arasında yer alacaktır. Sen ister fotoğraf çek, ister kayıt altına al o zamanı eğer duygu ve düşünce olarak oradaysan yaptığın tüm çekimlerle bile güneşi çok güzel izlemiş olursun, kulak asma telefonu kenara koy diyenleri, kameranın arkasından bakmak mutlu hissiyatların önüne geçmez. Eğer sen düşünce olarak orada yoksan sen çıplak gözle güneşi doğursan da üzgünüm sen orayı orada kaçırdın hatta sana daha ağır bir şey söylemek isterim senin güneşin doğmadı, battı. Mutluluk ellerimizde değildir, düşüncelerimizdedir. Belki de tüm bu söylediklerim değildir, senin düşünceni dinlediğimde değişecektir her şey. Bunun için var olur yazarlar. Bir konu belirleyip üstünde düşünülsün isterler. Buradan alınan bir fikrin kilometrelerce uzakta konuşulabiliyor olmasıdır onların üretim amacı. Konuları canlı, cansız olabilir önemli değildir. Aynı toplum içinde paylaşılan bir halının sohbeti yıllara aktarılır coğrafyamızda. Otuz yaşında ki insanların sohbetinde ortak payda olur bir misafirlikte bizde de eskiden bu halıdan, çaydanlıktan, masadan, tepsiden vardı gibi örnekler. İşte herkes bir noktada hayatı yakalar ve hayat onu yakalayıncaya dek bunu sürdürür. En özel sorulardan bir tanesidir “hayatın seni ne zaman yakalamasını istersin?” veya “neresinde” işte bu hepimizin cevaplarının farklı olduğu ve sonucunu biz hariç herkesin burada öğreneceği yerdeyiz. Bazen tek bir şeyi bilmemek de birçok şeyi bilmenin ötesine geçebiliyor. Hayat soru-cevap ilişkisi içinde yaşanabilir ama güzel olan bu değildir, ne çok beklemek ne de çok hızlı gitmek yararlıdır. Yaşamayı hakkaniyetiyle, her gün doğanın içinde uyanırca güzel bir hisle nefes alarak yaşamak, sorulardan da cevaplardan da çekinmemek demektir. Umarım hepimiz başarabiliriz. Sevgi, saygı yol ile..
Diğer Yazılarım
EYLÜL
Hepimizin yaz bitti dediği günün öğle vakitlerindeyiz. Bugün planlanmış bir yazım yoktu genel olarakta yazılarımı planlı hazırlamasamda bazı zamanlarda aklıma gelen düşünceleri, kelimeleri anlık not...
HER ŞEY HALLOLUR
Sevgili okuyucularım, yaşadığım coğrafyanın içerisinde bulunan adına metropol dediğimiz bir kentin, İstanbul'un, doğma, büyüme ve olgun bir yaşa doğru yol alma evresindeyim. Kentin içerisinde her...
ENGELLERİ AŞMAK
Hayatımı tanımlamam gerekirse size ilk cümlem "engelleri aşarken kendime hep bir şeyler aldığımı fark ettiğimdi, hayatım o yüzden hata yapmadı, kararlarım hep net oldu kaybettiklerimle...
SORUMLULUK
İlk iki sıra eşim Berfin tarafından yazılmıştır. Olay örgüsü şöyle oluşmuştur; yeni yazı yazmaya hazırladığım zaman diliminde mutfağa gittim ve kendimi biraz iş kafasından, hayat...
DEMLENMEK
Günlük yaşamımızda sık sık kullandığımız bir tabirdir "demlenmek". Bunu çay servisi yapmadan önce bir cümle içerisinde kullanabiliriz, yemek yaptıktan sonra kullanabiliriz, alkol alırken veya aldıktan...
YAŞIN TECRÜBESİ
Bu konu üzerine şimdiye kadar ana başlık altında toplanmamış olsakta ara ara düşüncelerimi diğer sosyal yazılarımda paylaşmıştım. Zamanın bazılarınız düşündüğü gibi çok hızlı aktığını düşünüyorum....