Bu yazıda inceleme yapmayacağız. Biraz sohbet eder gibi olacağız.Konu içerisinde nasıl hissedersek sosyolojide oraya döneceğiz. Biraz kendimden biraz kendime belki de..

Birtakım hikayelere şahit olan genç bir çocuk var yan koltukta.Saatlerce karanlık yollardan giden, saatlerce soğuk yollardan giden, sesi soluğu çıkmaz denilen sessiz karakterli bir çocuk var yolun en başında. Yarı korkak bir çocuk kendisi. Korkusu geceyi dışarıda geçirmeyi göze alamamayla ilgili. Başa dönmeliyim.
Gün doğumu ile gün batımı arasına yolculuk sığdıran bir gencin gözlerinide ki ayrımı konuşuyoruz. Çocuk sabah çıktığı yolculuğu akşama varabilecek noktada hesap kitap içerisine alıyor ve parmak kaldırmaya başlıyor. Yolunun yetişmemesi onu ürkütse de korkusunu günün kararmasını tehlikeye atmamak için o an kendini bir yuvaya atma planlarında. Yuvası bir otel, pansiyon belki de davetsiz misafir. İnsan güvenli bir yaklaşımı benimsemiş halde. Sessizliği utangıçlığından ayrılıyor ilk zamanlar. Sessizliği açlığından. Karnım aç demeye dili varmıyor. Arabada çalışan eğlenceli şarkı da dalıp gidiyor. Anını yaşarken insanları da kafasına yazıyor. Nerede olduğu, saatin kaç olduğu, yanındaki insandan, birkaç yüz metre arkada ki tabelaya aklında tutuyor. Gözleri şaşkın, gözleri sürekli manzaralara açılıyor ve bazen kör kalmaktan korkuyor. Yaşadığı anları sindiremediği zamanlar oluyor. Doğunun bir köşesinde dinlediği hikayeler içine yara yapıyor. Bazen öfkeyle kalkıyor ama elinde zararlı bir şey bulunduramadığından geri öfkesini dindiriyor. Bazen rüyalar görüyor, öğrenci evinde ortaya konan bir yemeği o akşam es geçiyo. İçine çekeceği bir kara dumanı yok. Parası yok, aklındakiler şehirler mi, insanlar mı, haytalık mı insanlar ne düşünüyor hakkımda acaba diyor..
Umursamamayı öğrendiğini biliyor. Ne insanlar ne evler var diyor tarihe bakıyor, köye bakıyor ve elektriksiz evler olduğuna şahit oluyor. Çokta ileriye gitmediğimizi anlıyor. Giden insanların bizde uzakta yaşadığı bizim ise o insanların köleliğini yaptığımızı, onların ürettiklerini almak için onların ürettiği fabrikalarda çalışmak için can atıyoruz ve hizmetkar oluyoruz bir nebze. Yaşadıpımız toplumun üst düzey yöneticisi de olsak çalıştığımız kişinin bir insana veya birkaç insana ait proje olduğunu düşünmek bir hizmetkar düşünceyi yaratıyor. Üretmediğimiz de hissedilen düşünce bunlar. Hisler hepimizde ayrılıyor.
Çocuk yolda yol ayrımlarda hep kararsız kalıyor. Bazen seviyor bu topluluğu bazen uzaklaşıyor. Açık söylemek geremiae zamana bıraktığı tüm kötülüğün sesi çıkmadığında affedici düşünebiliyor.
Sanırım göç duygusu almış. Yaptığı göç yolculuğunun sadece şehirler, ülkeler değişmek demek olmadığını biliyor. Ahirete doğru bir yolculuğun olduğunu ve o güne kadar insanların yolunu kendisi tercih etmesi gerektiği inancında. Yanlızca çok fazla düşünen insanların bir süre sonra yaşadığı doğru düşünüyorum duygusuna kapılmasını yaşıyor.
Belki çok fazla düşünen insanlar doğruyu yakalamakta daha başarılıdır evet ama kesin olan bir netliği olmamaktır.
Bazen insanlar ufak şeylerde ayrışır. Buna da nüans denir. Bu çocukta erken yaşta farkı olmadığı düşündüğü iki pantalona sahip oldu birinde varlık vardı birinde yoktu. O hep ikisinide eşit gördü. Aynı mağazada belki çift pakette aldı ama ayrışımı tek başına benimsemedii asla. Yola baktığında kendisine yöneltilen bakışları da ayıramadı. İnsanları olduğu gibi sevmenin de doğruluna gitti. Kötüyü kötü sevdi, iyiyi iyi sevdi. Belki hala öyle sevmektir sana, size göre doğru olan,o artık ayrıştı. Çok az farktır nüans, ama beyazı beyaz tutmaya da yarar. Kendin olursan hep ayrışırsan ya işte o da kendi oldu hep. Ayrıştı iyinin içine karışmış kötüyü de sezdi. Kötünün ufak dokunuşunun büyük acısınıda gördü..
Yaşadığı her deneyimi paylaşan, insanlara sunan, insanların gelişimi için canını verme arzusunda olan bir çocukken kirlinin kirinden korktu. Üstünde oynayan olsun istemedi. Ayrılmaşta istemedi, özel okulda, özel davranışta…
Sen ne olursan öyle sevecek seni dedi. Geldi, konuştu, gözlerine bakıldı, incecik ellerinden teslim alınacak olduğu sadeliği..
Hikayeleri değiştirmeden olduğu haliyle insanları, ailesini kötülemeden törpüleyerek, daha fazlasını yazmaya devam etti. Ayrıntıdan çıktı, girdi ve çıktı. Değişmedi, üstünde kendi kendine kalemle çizdi. Arada sıra herkesin kendisine yapmasını destekledi..
En başında olduğu gibi huylu huyundan vazgeçmez gibi insanlara öğretmen olmak için çalıştı, konuştu. Ufak ayrıntılara selam.
Sevgi saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir