Otostop çektiğiniz zaman bindiğiniz araç içerisinde ki odak noktanız insan olur. Size yardım etmek isteyen insanı değerlendirme içerisine alırsınız. Yeni bir insanla tanışma heyecanı kaplar içinizi. Eğer size yardım ettiği an içerisinde gerçekten yitik durumdaysanız o zaman onun iyi niyetine daha çok tutulursunuz. Bu sizin de gerçekleştirdiğiniz hayallerinizin, üstünde ikamet ettiğiniz kültüre olan saygınızı gösterir. Sizin eviniz artık otostop olmuştur. Siz otostop gittiği kadar gidebilirsiniz oysa altınıza dört çeker bir araç verilse siz hiçbir noktaya ilerleyemessiniz. İnsanların döndüğü yerdir ya evleri, işten gelirler, akşamüstü beyaz bir poşeti sağ ellerinin işaret ve orta parmağı ile tutarlar, poşetin içinde gri bir kağıda sarılı ekmek vardır, sıcaklığı poşete geçmesin diye sarılmıştır işte o dönüş yolcuğu gibi bir dönüştür sizin her arabaya binişiniz. İnsanlar evlerini değişmez ama siz sürekli ikamet değişirsiniz. Bu yolculuktan çıkmanızın tek yolu kullandığınız aracın değişmesi olur. Ya yaya olursunuz ya dört çeker bir araçla ilerlersiniz. Siz değişirken hayatta değişir. Gözlerinizi gözlerine odaklayarak, can kulağı ile dinleyip, sözlerine genelde hak verdiğiniz ( genel otostop kültürüdür) insana odaklanmanıza gerek kalmaz. Bu iyi midir kötü müdür tartışılır. Mesela iyi bir tarafı vardır, siz çok yollar gidiyorsunuzdur ama çok manzaralar kaçırıyorsunuzdur neden biliyor musunuz çünkü siz insanı yakılıyorsunuz.. İnsanları yakalayanlar manzaraları kaçırır ki manzaraları kaçıran da insanları yakalar.
İkisini aynı anda yapmanız ise iki parmakta bir alyans bulundurmanızdır. Özel ve hep iyi hissettiren nişanlıma..
Evet, hayat manzaralar ve insanlar arasında gelip gider dedik. Bir de hayatın oyuncaklar arasında gidip gelmesi vardır. Kullandığınız araçlar, saatler, bisikletler, kulaklıklar hatta koca koca evler bana göre bir oyuncaktır. Küçükken saf bir duyguyla zevk aldığımız oyuncaklarımız büyüdükçe ihtiyacımız olanlardan zevk alarak ilerler. Bir eve sahip olmanın saf bir duyguyla zevk olmadığı fikrimce apaçıktır. Çünkü duvarları boyamıyorsak, granit zeminde küçük arabalar sürmüyorsak bir zevki yoktur. Kiralık veya sahipsiz her ev kullandığımız kadarıyla yeterlidir. Lakin ihtiyaç insanı sanki ona zevk duyuyormuş haline getiriyor bizi. Oysa hepimizde olsa veya gerçekten hiçbirimiz de olmasa aramayız değil mi? Neyi ararız mesela yazın serin sularda yüzmeyi, kayak takımı olmadan dik bir rampadan kaymayı, baharda papatyaların arasında oturmayı ararız işte bu bizim aynı küçüklüğümüz de sevdiğimiz gibi bir şey. Doğa ile uğraşmak bize en keyif veren şey. Topraktan geldiğimiz gibi der bazı yazarlar evet topraktan geldiğimiz gibi bedenimizin toprağa gideceği gibi buna ihtiyacımız var. Doğa olaylarını eşyasız karşılırken eğlenebiliyoruz. Kafamız tamamen boşken, gerçekten hiçbir düşünce sıkıntısı yaşanıyor len hepimiz yağmurun altında sırılsıklam olmaktan keyif alıyoruz. Hep altını çizerek gidiyorum, gerçekten biz kendimizken, kendimizden ve yaşamdan çok zevk alıyoruz.
İşte hayat bu birkaç döngü içindedir. Zekasını, parasını, fakirliğini ve çalışkanlığını kullananların adım attığı veya geriye düştüğü istatikler içindedir. Fakirlikte kullanılan bir duygudur doğrudur. Fikrimce bir temel yapıdır. İnsan görüşünü bir temele dayandırmalıdır. Kendi temelini bilenin hayatın içinde girdiğimiz sınavlar gibi önde olduğunu düşünürüm. Her konuya yaklaşım doğurabilir en azından. Bu kalabalık ve sıkışık ülkelerde gereklidir. Sizden dilerim ki hayatın almanız gereken temel kısmını alın, oyuncağı kaybetmeyin, manzarayla insanı aynı anda yakalayın.
Hayatın keyifini çıkarın eh dostlar. Sevgi saygı yol ile.
Diğer Yazılarım
300!
Merhabalar sevgili okuyucularım, dostlarım, Bugün sizlerle 300. yazımı buluşturuyorum. İlk başladığım anları anımsıyorum; elden ele dolaştırdığım yazılarım, “Olmuş mu, olmamış mı?” diye içerisinde kaldığım kararsızlıklarım,...
YAZ HAZIRLIĞI
Hadi gel müjdeler verGözlerimdeki yaşı sil yeterTut tut ellerimiSarıl bana şımarık sevgilim Şubat'ı müjdeler ver ile uğurladım. Son zamanlarda en çok dinlediğim parçalardan kendisi.Bu yazıyı...
İHSAN
Kaleme aldığım yazılarımın başlık kısımları hayatımın içerisinde süregelen durumlardır. Bir işin insana iyi gelmesini önemserim. Bir hobinin mutluluk vermesinden yanayım. Bir işin heyecanlı hatta bazen...
-1
İHMAL! Bir gün mutluluğun içinde yok olmama dileğiyle… İnsan arıyoruz! Bir gün umudun içinde bir çarşaf parçasına sarılmamak dileğiyle.. İnsan arıyoruz! Birgün enkazın altında üstümde...
REEL’s
DÜZEN’SİZ Hayatın akışını takip etmemizin gerekliliklerinden biri sosyal medya iken bir anlamda doğanın gerekliliğinden kopuk yaşamamızın bir parçası da sosyal ağ. Ne onsuz olabiliyor, ara...
İKİLEM
Hayatta en büyük korkum ikilemlerdir. Cesaretim, tutkularım, tecrübelerimin birçoğu ikilemlerden geçmiştir. İkilemde kaldığımda kendime kazanç sayabilecek zorlu tecrübeyi yaşadığımda günü mutlu kapatabiliyorum. Hepimizin ikilemleri oluyor...