İnsanlar isterse gayeleri olduğunda aydınlık bir bedenin kendini benimsemesi üzerinden yengiye (zafer=yengi) ulaşabilir. İnsanlar isterse zafere giden yolculuğun üstünde mutluluğu hissedebilir. İnsanlar isterse mutsuzluğun tecrübesini kendine saklar. Bazı insanlar isterse tanıdıkları insanların derslerini (iyi veya kötü) yaşar ki bazı insanlar sadece hayatı kendi tecrübeleriyle yaşamaya, yaşam der. İnsanoğlu her zaman bir şeyleri ister. Bugün hayatında hiçbir şey istemeyen bir kişinin bile isteği kabul görmektir.
Hayatta tam bu düzende yerleşmiş bir çerçevedir aslında. Çerçevenin içerisinde milyonca insanlar olur. Çerçeveyi astığınız yerde oldukça önemli olur. İnsanların nerede yaşayacağını belirlemektir bu. Biz dünyadan yola çıkalım siz kendinizden. Öyle ki yaşadığımız coğrafya da belki onlarca çerçeveden daha iyi konumda. İnsanın en çok yaşam ihtiyacı duyduğu suların içerisinde, dağların, ovaların ortasında ve medeniyetin beşiğinde bir yerleşke de. Toprağı altın dedikleri bir yer asılan çerçeve. Bugün herkesin yaşadığı yer kendine iyi gelir gibi bir şey de değil bu. Toprağı olmayan, suyu olmayan ve bunların haricinde vatan minnettarlığı olmayan birkaç taş evleriyle dizilmiş, birkaç kırmızı çöp konteyneri konmuş iyi diyebileceğimiz bir yaşam yeri değil. Çünkü yaşadığımız toprak bize bir şeyler vermeli. Bize nerede yaşadığımızı unutturmalı ve en önemlisi bizi yapaylaştırmamalı. Bizi birbirimize küstürmemeli.
Eğer böyle bir çerçeve içerisindeysek de hayat için neyi isteyeceğimizi daha saf olarak dile getiriyoruz. Sonuçta insanız ve ne kadar çok kendimize yatırım yaparsak hayattan beklediğimiz dönüt o kadar çok fazla oluyor. İşte insan yaşadığı yeri seçemediği ama arzu ve istek haline getirdiği nokta da harekete geçebilmeli. Çünkü insan geldiği şu anki teknolojiler ile ne isterse yapabilir kıvamda. Bence bu endüstriyel gelişimin artık durması veya son nokta burası olabilir denecek bir kıvamı yok. Şöyle düşünelim ki insanlar tekerleğin icadından sonra tabiri caizse ayakları yerden kesildikten sonra bunu bir zevk tabiki bir de konfor haline getirerek hızlanmayı, güvenli yolculuğu, ucuz yolculuğu ve şimdilerde doğayı koruyan elektrikli yolculuğa ulaşmışlardır. Bugün biz bilimin sadece takdirleyicisi olan, içinde olmayan ama takip edenleri olarak kendi hayatımıza baktığımızda her alanda bize kendimizi bazı şeyleri yeterli görebiliyoruz. Telefonumuzun istediği netliği veremediğinde kamerasıyla alakalı bir araştırmaya girmiyor kendi çözüm yollarımızı denemiyor eğer imkanımız dahilinde ise yenisi ile değiştirerek kolay yol ile çözmeyi deniyoruz. Ya da kışın özellikle bedenimizin yediği ve bize ızdırap verdiği soğuk bir organımızı, dokumuzu nasıl koruyacağımızla alakalı kendimize bir üretim sağlamıyoruz ya acısını çekiyor ya da hazır dolapları kullanıyoruz.
Peki iyi ki hepimiz böyle değiliz diyebilir miyiz? Ya da keşke hepimiz böyle olsak diyebilir miyiz? İşte en başında üstünde durduğumuz konu “insan isterse” .
Hayatta insanların bulduğu çareler, teknolojiler, zevkler, hobiler bitmediği gibi insan isterse hayatın tüm gayesi de biter. Belki birkaç yıl önce birkaç topluluk istedi ve hayatın tüm anları durdu. Işıklarda bekleyecek araba kalmadı, marketlerde yemek kalmadı ve gece ile gündüz iç içe geçti. Ne uyandığımızı anladım ne uyuduğumuzu. Bu peki bizim isteğimiz miydi? Tabi ki hayır, varsayımla birkaç kişi istedi ve oldu denebilir mi evet. Yine reddebilir miyiz evet. Ama biz o dönemi yaşadık. Renklerimiz, dinlerimiz, yakınlığımız veya uzaklığımız fark etmedi. Tadımızı, kokumuzu kaybettiğimiz de ne kadar yavan olduğumuzu anladık. Bunu bir deneyle anlatmak imkansızdı ama bir olay örgüsü bunu hepimize öğretti.
Kim istedi veya neden bunu istedi bilmiyorum. Ama insanın isterse her şeyi yapabileceğine inanılıyorum. Sadece küçük ahenk taşlarını elinde tutsun. Yavaş yavaş zevk ile kendine beklentisiz mutluluk katsın. Zamanını geçirirken sıkılmasın. Bunu hiçbir maddiyatla karşılaştırmasın. Hayat onunla ikiz şekilde ilerlediğinde ve o bunun uzmanı olduğunda kendini iyi hissedecek. Herhangi bir konuya karşı ilginin birkaç yılı devirmesi ve içinde hala heyecanı yaşatması dünyanın en güzel şeylerinden biri. Hem mutluluk hem de topluluğa saygınlık noktasına gelmesi çok kıymetli.
Dilerim ki isteyen bir beşersinizdir. Ya da bugünden sonra isteyecek bir kıymetli. Sevgi saygı yol ile.
Diğer Yazılarım
TECRÜBE
Bu yazıya soru sorarak başlamak istiyorum. O zaman hiç bekletmeden sizlere o merak ettiğim soruyu yöneltiyorum.Tecrübelerinizi nasıl ediniyorsunuz?Sizin tecrübelerinizin maddi veya manevi karşılığı size ne...
AMA YİNE DE İYİ İLERLEDİM
Hepimiz senin gibi olsak ya küçük çocuk? Verdiğimiz tüm mücadelelerin sonuçlarına bakmamayı öğrenebilsek keşke. Kendimizi bilsek, kendimizi tanısak ve ruh halimizi hak ettiklerimiz üzerinden şekillendirebilsek....
MÜSVEDDE
Elime sivriliği kaybolmuş kurşun, yazıların puntosu olduğundan kalın olacak kadar ucu kapalı bir kalem aldım bir de uzun zamandır beklediği için sararmış lise yıllarından kalma...
MÜZİĞİN RİTMİNİ ARAYANLAR
İnsanlar hayatlarında aradıklarıyla var olurlar. Çünkü var olmak eylemi aslında bir gerçekliğe katılmak anlamını taşır. Yeryüzünün en hassas noktası ise kendisinin ciddiye alınmasıdır. Eğer hayatı...
ŞEKER MANÇO
Kültür elçisinin ne görev yaptığını bilir misiniz?Kültür elçisi, geçmişten günümüze toplulukların gelenek ve göreneklerini, masallarını, yemeklerini, danslarını başka ülkelere tanıtır, anlatır, eğitim verir. Elçilik insan...
YAŞADIM DEMEK İÇİN NE YAPMALI?
Pınar Sabancı'nın çok sevilen hem eğlence hem ders niteliğinde olan programının konusunu bugün kendi üzerimden cevaplayarak yazmak istiyorum. Hepimizin konukların ağzından beklediğimiz bu sorunun cevabı...