İnsan, kararlarıyla davranış sunan bir varlıktır.
Bugün iş yerinde istemediği bir iş yükünün açıklamasını şefine, patronuna doğru bir biçimde açıklamasıyla gün içerisinde çalışma ortamında büründüğü duygusal durumu (davranışı) değişkenlik gösterecektir. Aldığı karar ‘konuşmak’ olduğunda konuşmanın çokta ‘doğru’ telaffuzda olmasına pek gerek yoktur . Yani kişi harekete geçebilen bir durum içerisine girdikten sonra hem söylediği hem de geri aldığı dönüşü onu gün içerisinde ‘hiç konuşmamaktan’ daha az etkileyecektir. İnsanların duygunun olduğu, eğitimin olduğu, sevginin, saygının olduğu her yerde duygusal durumu değişkenlik gösterir. Hem de bu durumla istese de istemese de sık sık karşılaşır. Örneğimiz iş üzerinden gitti lakin insan açılamadığı bir ilişki de, kırılıp da söyleyemediği dostta, ailesini sevgiyle yaşayıp fiilen harekete geçemediği noktalarda kişinin gün, hafta belki aylarca duygusal durumu negatif bir şekilde sabit kalacaktır.
Negatif alınan kararlar aynı zaman da bir mıktanıs gibidir. Birbirini çeken duygulardır bunlar. İnsanlar’dan uzaklaşma isteği, hareketsizlik, birbirine harekete geçiren hastalıkların hepsi bu negatifliğe aittir. Çünkü, bazen bir parça umut, şans, sevgi yitirilmiş hissedilir. Bu noktaya gelmeden köprüden önce son çıkış ikazı ise vakti ve zamanı hissedildiğin de ‘konuşmak, anlatmaktır’. Bu illa ki anlattığımız duyguya gireceğimiz insanlara anlatmak değildir. İnsan önce kendine anlatmaşdır. İnsan kendi kendiyle konuşabildiğinde başkasına söylerken ağzından çıkanları duyamadığından kendine anlatırken gayet iyi bir dinleyici olacaktır. Hem sorularını sorarken özenle seçiçek hem de cevaplarını alırken yine özenle dinleyecektir. Bugün kendi kendine konuşabilmeyi başaran insanlar toplum içinde kendi söylediklerine her zaman dikkatlice yaklaşmış olur.
Şöyle bir durumda vardır ki ‘konuşmak, anlatmak’ kurtarır dediğimiz tüm duygu davranışları bazen de konurşurken öyle bir yıkar ki bir daha konuşmaya, dinlemeye utanır, kaçar insan. Bizim ilk istediğimiz konuşma geçebilmek sonrasında ise insanları kendimizi dinletmeye küstürmemek.
Kime neyi hangi heyecanı anlatıyorsak, dinlerken de aynı heyecanı yaşamalıyız. Duygu hissi alamadığımız anlatımlarda anlatıcın gözüne bakıp o anlattığı konuya kendi hayatımızı yerleştirmeliyiz ve dinlemeyi bu şekil sürdürmeliyiz. Dinleyen insanlar her zaman en zor konumdadır. Dinlerken dağılmak oldukça kolaydır. O yüzden anlattığım duygu hareketiyle bunun adına ’empati’ diyoruz, fiilimize devam edersek bu problemi oldukça doğru çözmüş oluruz.
Yüzünüzden mutluluğu yansıtan duygularınız eksilmesin istiyorsanız hareketleriniz kendi kontrolünüz halinde olmalıdır. Yağmur yağarken, uzun bir seyahatte, çikolata paylaşırken elbette mutluluğu yayan surat ifadeniz olacaktır. Eksilmesini istemediğimiz asıl yer biten günlerin, planlı haftaların değil, bir ömür sürecek, bir ömür içinde olacağınız, her insanın, her para kazanma yerinin, her olumsuz aile tramvalarının olduğu noktalardır. Buralarda söylediğimiz kararlar ve anlatılar başarılı geçtikten sonra kimse sizi sorguya alamayacaktır. Sizinle tanışmak özel bir andı ve öyle kalacak. Kendinizi duygularınız ile yüzleştirin, kaçmayın, kaçmamasını dileyin.
Biraz konuşmak hepimize iyi gelecek. Kararlarımız kişiliğimizi bulmamızı sağlayacak. Doğru bir yaşlı olmak için, doğru bir ömür sonlanması için.
Kendinize iyi bakın, sevgi, saygı, yol ile.