Hayata giriş, gelişme, sonuç olarak başlıyoruz. Hayatımız bir kompozisyon elimizde ki malzemeler ise fikirimiz, düşüncelerimiz ve uygulamaya koyacak hareket kabiliyetimiz. Girişi her yerden alabiliriz bu arada. Biraz geç alalım girişi, lise öğrencisini hayal edin, amacının iyi bir üniversite kazanmak ve burada aldığı eğitimle beraber iyi bir meslek sahibi olmalı değil mi? Her lise öğrencisinden beklenen budur ortalamada. O lise öğrencisi ne yapıyor, hepimiz gibi, giriş kısmında olduğunu unutuyor ve kendini yılların en temel kurma anında rahatlatmaya adıyor. Eğlencenin üzerine fazla düşüyor, sohbetinin sardığını düşünüp konuşmaya başlıyor, tabiriyle “insanlara salça” oluyor, giyinmeye özen gösteriyor, sevdaya düşüyor ve en önemlisi sevdaya yönelik her hareketi fiziki görüntüyle bağdaştırıyor bazısı ise sadece bunları eğlence için yapıyor, adının duyulması hoşuna gidiyor. Aslında bu liseli ergenin yaptıkları toplum içinde çok normal duygular ama burada sıralamaya dikkat etmek önemli fikrimce. Yapacaklarını eğitimiyle birleştirdiğinde ona daha demin ki göz ile bakamayacağınızı iyi biliyorsunuz. İyi bir yönetici ve maddi durumu iyi birey olmanın sizi toplum içinde ki rezilliklerden de kurtarıyor bunun da farkındasınız. Bu her coğrafya da işleyecek bir şey değil belki ama bu coğrafya da malesef işliyor. Eğer yüksek eğitimini tamamlayıp birbirde sınıfın eğlenceli çocuğu, kızı olursan toplumun dikkati sana çekildiğinde üstünde ki gözler ilk gün gibi olmayacak. Sen yolun ilk anından, son anına kadar kendini iyi hissediceksin. Çünkü sen şimdiye kadar her şeyi sorumluluk ile yaptın ve sorumluluğundan kaçan insanların düştüğü mutsuzluğa düşmedin. En mutsuz insanlar üstüne özellikle gidilen insanlar değildir, gerekliliklerini yapmayan, sorumluluklarını erteleyen içinde ki maddiyatı kabul etmeyen, sürekli içinde bulunduğu durumu eleştiren ve bunu artık çevresine yansıtan insanlardır ve bu insanların en büyük eksikliği bir noktada ellerinde tutmaları gereken kitapları tutmamaları, yazmaları gereken komposizyona ortasından başlamalarıdır. Kompozisyonun sonuna vardığınız da beklediğiniz, hayal ettiğiniz, kendinize mutluluk olarak yakıştırdığınız bu kavram her neyse sizin son cümleniz değildir. Hayatı sadece bir kompozisyon olarak yorumlayıp kenara da bırakamayız. Sen yorumlayıcı oldun belki de ve kendini iyi hissetceğin anda buna karar verdin. Sen karar aldın, metropol içinde yaşayarak kendini bunalmış bir arabanın arka koltuğunda alkole sarılmış insanken sen karşılaşmayı bile iple çektiğin memlekete yeniden filiz oldun.
Her memleketin filizleri vardır siz bunlara insanlar da diyebilirsiniz. Ben filizler diyorum çünkü hepimiz bu dünyaya geldiğimiz de bir filiz küçüklüğündeydik. Büyüyoruz, yeşeriyoruz, bir dal iken çınar olabiliyoruz. Ara ara şey diyorum insanlara “hayatta her şey olur”. Çünkü öyledir insanlar yaşamak için bir nedene ihtiyaç duyar ve tanrı onlara nedenler yağdırırlar insanlar bazılarını sevinçle karşılar, bazılarını ise hüzünle. Bu karşılama duygusu ait tamamen bize özgüdür çünkü derler ki “tanrı insana kaldıramayacağı yükler, taşıyamayacağı mutluluklar vermezmiş”.
Yaşarken hayat dizinizi sırasına koymanızın öneminden bahsettim, hayalleriniz içinde aynısını söylemeliyim. Çünkü biliyorum ve görüyorum ki birçok hayali olanlar insanlar bunların hiçbirine yaklaşamıyor bile. Gerçekten tek hayali olan insanlar, içinde istikrarı barındıran insanlar, hayalin ne demek olduğunun farkında olan insanlar bu kazanıma daha yakın. Çünkü onlar atmadı, onlar tutmadı, onlar kendi içlerinde yaşadı ve ilmek ilmek ördü, emeklerinin içine mutluluk hormonu saldı, her zaman söylediğim gibi yolun sonunda aramadı gerekeni yol üstünde ne yaşanıyorsa yaşadı ve kazandılar. Her zaman insana, hayvana, olaylara karşı açıdan bakabilen insanlar kazanırlar. Kendilerine verdikleri en güzel hediyelerin, taşlı yollarda ki mücadelelerinin karşılığını empatiyle aldılar. Ne fazla bir adım attılar ne de hayatın ortasıyla, başını değiştirdiler. Yaşanması gerekeni yaşında yaşayanlar bu dünyadan saygıyla göçtüler.
Kompozisyonunu bozmayın;sevgi, saygı yol ile.