Kadirbilirlik ile tanımlanan bir değerdir kıymet bilmek. Kıymet bilmek, vefa duygusu taşımak, değer vermek ile aynı yolculuğu paylaşır kelime anlamında. Kime ait bir değerdir, kime yakışır?
En çok insana derim ben. En çok insanın ihtiyacı vardır. En çok insan muhtaçtır kıymet bilinmesine. İnsanın en güçlü motivasyon kaynağıdır. İlişkilerinizin, ailenizin, arkadaşlarınızın en çok beklentisidir sizlerden, kendi kıymetlerinin bilinmesi. Bazen bir sohbeti paylaşmaktır, bazen bir nasihatı hatırlamaktır kıymet bilmek. Bence biraz hatıradır da. Yazılmasa da çizilmese de anlatılmasa da hatıra hep devam eder. Kimseye dokunmayabilir, kimseyi incitmez kendi içindedir. Kime benzettiniz bu duygu yükünü? Vefalı bir anınıza değil mi? Benzediğini düşünüyorum. Göğüs gerdiğiniz bir kelam mücadelesini hatırladınız belki şimdi. Dostunuzla döktüğünüz aynı zaman diliminin gözyaşlarını hatırladınız. Zor duruma düşerken sadece zor durumda kalana el, ayak uzatmak değildir zaten bu hikaye. Dinlerken yaşamaktır, aynı hissiyatı vermektedir.
İnsan hakediyor mu diye soracaksın şimdi bana.. Tabiata verilen kıymetin geri dönüşünü her gün acı bir nefes çekerek alırken, egzoz dumanları yutarken, kirli sular ile besin tüketimi sağlarken, yaşadığımız şehrin tablosunu elimizden geldiği kadar kirletmişken ve bunun kıymeti doğa en büyük örneğiyken bize sence insana kıymet vermek hakedilir bir duygu mu diyeceksin?
Tertemiz bir ormandı doğduğun toprağın, gözlerin kadar ışıl ışıldı senin denizin, martı beyazlığı vardı ruhunda, ağaçların dalından güneşin sarıdan turuncuya geçen ısının yükseliş tonuyla mayhoş hale gelen meyvelerin, sebzelerin doğduğu yere doğru yavaş yavaş akardı, en güzel haliyleydi besin kaynağın.. Tabiatın hiçbir zaman acelesi olmamıştır.. Kıymetli duyguların hiçbir acelesi olmazmış. Beklemektir zor olan. İnsan beklemeye ait bir insan olamamıştır. İnsan beklemediği için tabiatını kirletmeyi kendine reva görmüştür. İnsan beklemediği için kötülüğe hızlıca dönüş yapmıştır.
Kadirbilir olmanın devamlılığı olduğunda her ülkenin topluluğuna oturur. Kadirbilirlik, ülkelerin gelişmişlik düzeyiyle ilişkilendirilir. Topluluğa ait olmaya başlayan kadirbilirlik ailenin en büyük ferdi ile evlere giriş yapar. Aile ferdi bunu yaşamsal yaşadığı olumsuzlukların içerisine katmadan ondan sonra yetişecek ve ailenin en büyük ferdi olacak kişiye aşılayarak eğitime başlar. Burada kadirbilirliğin en önemli yeri eğitimdir. Evet, kadirbilirlik bir eğitim sürecinin en temel taşıdır. Bir anne,babanın kadirbilir duygusu, bir sınıf öğretmeninin öğrencilere verebildiği kadirbilir duygusu insanın gençlik, olgunluk, yaşlılık çağlarına temel oturtur.
İnsan, eğitimin temeliyle ilgilenen insanların eseridir. İnsan, konumuz çerçevesinde kadirbilir olma duygusunu, doğru dost biriktirme, bir yastığa doğru eş ile baş koyma fikirini paylaşabilme başarısını buradan alır. Para kazanma sürecinde ilerleyişini, iş yerinde verdiği mücadele sürecini doğru yönetme planını duyguları ve emeğini karıştırmama beceresine yine buradan sahip olur. Eğer siz bugün, toplumunuzun bir tabloya baktığında iyi bir eser olarak göremediği insansanız temelinize ait kirli bir boya vardır. Kirli bir boya temelinize ait olduğunda toplumun içine aldığı konuların bir bütünün sorgulamasında sınıfta kalmıssınızdır.
Peki bu konular nedir? Bu konular insanın temel toplum ile yaşayabilme, hareket edebilme becerisidir. Ülkenin verdiği eğitimden yararlanabilme becerisidir. İkili ilişkilerde sohbet edebilme ile başlayan bir grup sohbetinde düşünme belirtebilme yeteneğidir.
İnsanlara kendi düşüncesini zorla kabul ettirmekten daha çok insanlara benim de bir düşüncem var demektir temiz bir duvar olmak. Doğru bir kişilik olmak. Konuların içinden neyi eksik yapıyorsak ve neyi yerinde yanlış yapıyorsak duvarın eksik kalan sıvalarıdır. İnsanı yetiştirirken, insana öğretmen olmak diye bir kavram üretmişken canlı, kirlenmemiş, pırıl pırıl parlayan genç yetiştirememek bir suçtur.
Yetiştirilmek diye bir suç vardır. Bunu sadece cezaevi köşelerinde maddesel bağımlılığa kurban olmuş çocuklara bakarak almamalıyız.Düşüncelerini yansıtmayan bir çocukta suçtur.Bu suçlunun suçudur. Sevgiliye sevgi verememekte bir suçtur. Dostlarını kabullenememekte bir suçtur.
Baktığınızda suçlunun suçu olmaya geldiğimiz bu fikir belirtisinde kadirbilir olmanın ne kadar kökleri olduğunu, insanın yaprak gibi savrulabilecek, zeytin ağacı gibi asırlar sürecek insanın insanca olan kişiliğinin temelinde eğitim ile bağdaştık. Hakettiğimiz her bir kıymetbilirlik eğitimden geçmiş, eğitimin eseri olmuş insanlara ait olmuş.
İnsan eğitimin eseri oldukça yetiştirdiği ve paylaşım sağladığı her bir çocuk, genç, öğrenci, çalışan, eş inanılmaz bir tablo olacaktır ve parlak bir duvarda asırlarca asılı kalacaktır.
İşte benim düşüncelerimde kadirbilirlik budur..
Sevgi, saygı, yol ile.
Diğer Yazılarım
İSTANBUL’DA EN İYİ 25 HAMBURGERCİ (İLK 5 FAVORİ SIRALI)
Merhabalar sevgili hamburger severler!İstanbul’un farklı bölgelerinde uzun yıllardır pek çok hamburger denedim. Aralarından sadece beğendiğim ilk 5 tanesini paylaşmak istemedim; bu yüzden sizlere tüm listeyi...
2 KERE 2 DÖRT EDER
Bilimsel olarak 2*2=4 eder ama bazı profesörler bunun üzerine araştırmalar yapmış, “2=2:4 mantığının aslında doğru olmadığını ama ne olduğunun da belli olmadığını” söylemişlerdir. Konumuz aslında...
GEREKÇE
Sürekli üzerine düşünüp durduğumuz konular var. Bu konular her şeyi içine alabilir: aile, para, aşk, dostluk, iş, hobi… Genel anlamda kafamızdaki sorularımızın, cevaplarımızın bazen konusu,...
KARAKTER VE NETLİK ÜZERİNE
İnsanların toplum içinde düşüncelerini, inandıklarını, istediklerini ve istemediklerini net bir şekilde ifade etmeleri gerektiğine inanıyorum. Sadece eşinizin, dostunuzun, ailenizin neyi sevip sevmediğinizi bilmesi yeterli değildir....
AKÇE
Merhaba sevgili okuyucular, bugün 301. yazımda sizlerle buluşuyorum. Lafı uzatmadan konuya giriyorum: Sizleri seviyorum ve şunu söylemek istiyorum, “Her şey çok güzel olacak.” Ya beraber...
300!
Merhabalar sevgili okuyucularım, dostlarım, Bugün sizlerle 300. yazımı buluşturuyorum. İlk başladığım anları anımsıyorum; elden ele dolaştırdığım yazılarım, “Olmuş mu, olmamış mı?” diye içerisinde kaldığım kararsızlıklarım,...