Uzaklaşmak önemlidir. Göz yummak huzur sağlar, kabullenmek nefes aldırır, yalnız kalmanın içerisinde yalnız hissetmemek insanı ayağa kaldırır. İnsan, toplumu barındıran detayları yeri geldiğinde terk edebilmesi gerekir. Şehirlerler arası seyahat etmeyi öğrenmelidir insan. Yıllık izinlerin, milli günlerin, toplu hareketlerin yanında tek başına seyahat edebilmeyi öğrenmelidir. Cuma gece yarısı Ankara’ya yola çıkabilmelidir. Bolu’nun dinlenme tesislerinde soğuk havayı içine çekmeyi bilmelidir. Şehirlerarası önemlidir. İnsan her yerde tek kalabilir, alkol tüketebilir, rahat hissedebilir ama insan şehirlerarasında nefesini duyar, izlediklerini yutar içine doğru. İnsanlardan anılarını anlatmalarını istediğimde bana hep şehirlerarası seyahat anılarından bahsediyorlar. Yaşayan ve yaşayacak olan tek gerçek hikaye uzun yolculuklara ait oluyor. Yol hikâyelerinin anlatımlarını dinlediğim kişilerin hissayatları o kadar oksijen dolu oluyor ki herhangi bir kir buluşmayan, karbondioksitin salgılanmadığı ortamlar ortaya çıkıyor. Temiz bir ruh paylaşıyoruz, temiz bir hava. Kiri saklıyoruz, kötülüğü. Yollarda temiz hava o kadar çok içimize birikiyor ki yolculuk dönüşleri kimseye hüzünlerimizden, acılarımızdan bahsetmiyoruz. Temiz kıyafetlerimize, yenilenmiş ruhunuza kir karıştırmayı aklımıza getiremiyoruz bile. Canlı varlık olmanın gerekliliğini yaşıyoruz. Genç bir bireysek dinlemeyi,orta yaş bir bireysek öğrenmeyi, yaşlı bir bireysek anlatmayı arzuluyoruz. İnsanlar hikâyelerini canlı tutabildikleri tek yerin seyahatleri olduğuna bakabilme müsaitliğinde olabilse bugün hepsi yeni bir seyahat yazarı olabilir. İnsanın içini döktüğü noktadır yollar. Uzaklaştığı, göz yumulan kararların ortaya çıkış yeridir.
Kimseler vardır, seyahatleri bağlıdır. Kimseler vardır, maaşları bağlıdır. Kimseler vardır, hikayeleri bağlıdır.
İnsan, ailesinden sonra tutunacağı gücün nerede olduğunu yine ailesinden öğrenmiştir. Doğrusu da budur. Dinlerin yeri dünyada önemlidir. Kayıtlara geçen 400’ün üzerinde din vardır. Din bir bağımlılıktır. İnsanlar vardır dini sömüren, sürekli kurallar üreten, yeni cezalar, yeni maddeler koyan. Ailesinin öğrettiği yetersiz din eğitimiyle, olgunluğunu,yaşadıklarını, izlediklerini ve okuduklarını yeni bir karma olarak kendisine geçiren. Bağımlılık üzerine yeni temalar üretir bu insan. İnsan hikayelerinin içinden çıkamadığı yerlerde yeni temalar, materyaller üretme eğilimine girer. Bir nesneye, bir insana, canlıya bağlı insanlar için tehlikelidir bağımlılık yaşanılan bir teoloji.
Bağımlılık insanın ruhunu ölçüsünde sarmadığı takdir de koca bir zehir olabilir bir hastalıktır. İyi yönleri de olabilir kötü yönleri de olabilir. Bir üslubun, bir sevginin, bir yemeğin fazlası veya azı insana ait bir kabulleniş değildir. İnsan az olanı da fazla olanı da dışarıya atma üzerine yaratılmış bir varlıktır.

En çok ruhunu koruyamayan insanlaradır yazdıklarım. Bir danışman yardımı dünyanın en tatlı başvurusu olabilir bu insanlar için. Bir hikaye anlatacak, bir doğru veya yanlış soruyu yöneltip, hakiki bir cevap alamayacak kadar yalnız kalan insan çevresine ait insanlar için. Yüzyüze eğitimin yetersiz kaldığı bir noktadır bu.

Toplum olmanın ilk şartı ve kuralı olan konuşmak, Dünya’nın bugün geldiği noktaya gelebilmesinin başlıca sebebidir. İçinden kaçamadığın duyguları, yüzyüze alamadığın cevapların devam etmesini istemiyorsan, konuşmaya başlamalısın. Hikayesini anlatan adamların, hikayelerine (merak ettiğin) ilgi duyduğun soruları yöneltmesin. Cevapların, meraklı görüşlerini ileriye taşıyacaktır. Paylaşım olacaktır.
Kimse, kimsesiz değildir. Her bir kimsesiz bilmelidir ki en büyük inanç insanın kendisidir. Tek kalma, sokakta yaşama duygusunu göze almanın ruhu hepimizin dostlarından, ailelerinden kalabalıktır. Ruhu tek başına kalan asıl insanlar kendi sonlarını getirebilenlerdir. Onlar yapayalnızdırlar. Onlar bu dünyadan tanrıya küs ayrılırlar. Kimsesizliği tercih etmek bir yaşam tarzı kabullenişidir. Tek bir bitiriş hikayesi olmayan tüm hayatlar hikayeyi okumadan yazmaya başlamaktır. Okuduğunuz, benimsediğiniz, reddettiğiniz her bir hikaye yaşama sarılmadan göçmez. Göçenler, tanrılardır.

Son olarak insan, kalabalıkları içinde taşıdığı tartışmalarını içinde doğru yapabildiği takdirde huzursuzluğun yanına uğramamış olacaktır. Kimsesizler, huzursuzlardır. Huzursuz olmamak önemlidir. Zaman akışını değerli kılan psikolojik durumdur. Huzursuzlar adaletsiz, eşitliksiz, doğrunun içinde yanlış ile boluğanlardır. Kalmamak için, boğulmamak için toprağın birkaç farklı rengiyle yaratılan, birkaç nesil önce olmanın avantajını ve dezavantajını olayların içerisine dokunmadan, yüzyüze eğitim ve mücadele vermeli ve yansıttığı çözümü süreklilik haline getirmek gereklidir.

Artık yalnızken bir orduya karşı yürüdüğünüzü düşünebilir miyim bilemiyorum ama yaşadığı coğrafyadan tek başına uzaklaşan insanların, seyahatler yapan insanların ordusunun kendisi olduğuna eminim.

ŞİİR;

Esinti hissediyorum bugün, toprağın nemli filizinde
Yaşamıma ait bir yaprağa, bir akıla ihtiyaç duyuyorum
Geleneklerine saygı göstermek istiyorum, insanca, insanlığını hak etmek istiyorum
İnsan’ın iyiliğe muhtaç kalmadan, kötülüğün de sahipsiz kalmadan yaşamak
Sazlıkların, nehirlerin, kurbağaların dinginliğine ait yaşam sürmek istiyorum
Doğru yaşamak, doğru yaşamı vicdanıma söz geçirmeyi diliyorum
Ahlaksızlığa tahammül biriktirmeyi reddediyorum, sadakat diliyorum kimseye, kimselere
Dost biriktirmenin önemini yaşatabilmek, bedbaht hayatları uzaklaştırmak istiyorum
Biraz anlamak, biraz anlaşılmak istiyorum, emeğin ile
Yaşamayı tatmak, yaşam ile saatlerce sevişmek istiyorum
Bu hayatta doğru yaşamak ve doğru yaşayanlar ile beraber bir ömür sonlandırmak istiyorum
Yaşamımı, yaşamını mutlu kılmak istiyorum..

SEVGİ, SAYGI YOL İLE
-Yazar: Samet Evren Ayçiçek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir