Pınar Sabancı’nın çok sevilen hem eğlence hem ders niteliğinde olan programının konusunu bugün kendi üzerimden cevaplayarak yazmak istiyorum. Hepimizin konukların ağzından beklediğimiz bu sorunun cevabı gerçekten çok kıymetli. Belki çıkan onlarca konuk içerisinden bizim alacağımız bir cevap, tavsiye, öneri kendimize soracağımız sorunun cevabını ortaya çıkaracak. Öyle ki insanlar bunları hayat kopyası olarak görmemeli ve kendine aradığını arayarak bulan, kendini keşfettiği, kendini keşfetmek için uğraştığı için takdire şayan gören bir kişilik yapısında olduğunu bilsinler. Çünkü bugün kendi metrekaremiz içerisinde hepimizin cevabı ayrışıyor olsada çember dışında ilgi alanlarımızın tuttuğu milyonlarca insan var. Yani bir konunun, projenin üreticisi siz dahil olsanız, mucit dahil olsanız bu konuyu kendi üstünden değerlendirerek yaşatacak, kendi özgünlüğünü katarak kendinden doğru topluluğa yön verecek insanlar karşınıza çıkacak. Bugün yemek firmalarının, giyim firmalarının, telefon firmalarının benzerliğini düşünün. Çok değerli bir tat yapıyorsun, o zamana kadar yapılmamışı yapıyorsun ama bunu sen bilmezken senin gibi bir kenarda uğraşan insanlarda yapıyor ve sen bunu artık ortaya çıkardığında onlarında izleyeceği yol ortaya çıkıyor. Eğer herkes gizlilik içerisinde kalsaydı bugün hepimiz tek tek en lezzetli yeri sokak sokak arıyor olurduk. Şu anda en çok izlenenler kısmında zaten gizli saklı sokak lezzetlerinin olması gibi bir şeyin o zaman hiçbir esprisi kalmazdı. Bugün hepimiz McDonald’sın değerini biliyor, yaptığı lezzet keşifinden dolayı ona müteşekkiriz. İlk üretimin olması her zaman önemlidir. İnsana kendini hep bir noktada değerli hissettirir. Onun yolundan gidenlerinde sonradan çıkan firmalara karşı bir soğukluğu olur. Bunu sadece yemek, giymek üzerinden düşünmemek lazım. Burada ilgilendiğimiz alan içerisinde nereye doğru yöneldiğimiz veya arama bilincimiz. Gerçekten ne istediğimizi arayabiliyor muyuz? Ne istediğimizi biliyor muyuzun benzeri gibi. Aslında değil. Bizim isteklerimizi aramamız bile artık ergonomik değil. Arayışın bile hükümdarlığı var yaşadığımız coğrafyada. Ne istediğimi bilmem bana artık yeterli gelmiyor. Ona nasıl ulaşacağımın yollarını bulmak istiyorum ama onu arayacağım araç olan nesneler bile benden, senden uzaklaşıyor. Bu noktada konuşan, hayatı bir noktada görmüş ve üretmiş olan insanlarda bir araç. O insanları sadece ücretsiz bir şekilde dinleyerek aracı ortadan kaldırıyoruz. İzlerken sadece gülmeye odaklanmıyoruz arayanlar olarak. Bu bir arkadaş ortamında izlenen film, dizi, belgesel ile ayrışıyor. Kendimize odak yapamadığımız bir konunun bize katacağı bir şey yok diye düşünüyorum. Sadece fikir sahibi oluruz. Odaklanmak tutunmak istediğiniz her konunun en önemli noktası. Anlamak değil, anlayamamak değil, odaklanmak. Gerçekten ne istediğine odaklanırsan onun tüm püf dedikleri ince noktasını öğrenirsin. Öğrenmeye hata ve yanlış yaparak başlamakta öğrenmenin fikrimce en güçlü hali. Odaklandığın tüm yanlışları bir daha yapamayacaksın. Bugün kendi içinde yanlışın telafisi olduğu bir yerdesin ama hiç hata yapmadan ilerlediğin bir konuda her zaman hatalara açık olan hayat içinde bir anda donup kalıcaksın. Ya da bazen hatalara değil insanlara şaşıracaksın. Yanlışları ve kötüleri ne kadar çok görürsen o kadar hayata olabilir bakıyorsun. Artık insanların seni şaşırtmadığı yerdesin ve sen artık nasıl yaşayacağını biliyorsun. Peki buradan sonra yaşadım diyebilmek için ne yapmalısın? Biraz fazla yolu uzattık diyemeyeceğim çünkü her güzel manzarada gözükmeyen virajlı yollar vardır. Soruların da kökenin de uzun uzun yazılar ve düşünceler vardır. Program yöneticisinin de bu soruyu merakının altında onlarca düşünce yatıyor ki bunu sadece toplumun merakından ortaya çıkararak ilgi çekeceği düşüncesiyle sorduğunu düşünmüyorum. Genelde başarılı sorular hep çekilmiş zorlukların ardından gelir. Bence “yaşadım demek için” iki şeyi yapmalı insan hayatında. Yaşadığını, başarılarını, üzüntülerini, gücünü,sevgisini,gücsüzlüğünü, ayıbını,onurunu, gururun paylaşacağı bir eşi bulmalı. İnsalık dünyaya inerken kadın ve erkek olarak inmiş ki bu hayat tek başına yaşamayı en doğru yaşam görecek kadar cahil bakılmamalı. Ya da iki kadın veya iki erkek olarak yaşamaya bakmak kadar cahil olunmamalı. Belli yaşlara kadar kabul edilebilir ama ben şu an yaratılışın düzeni, kainatın ortaya çıkışında kadın ve erkek cinsiyetinin birlikte yaşaması gerekli olduğunu biliyorken bunu reddetmek zaten yaşamın en büyük nutkunu kaçırmış olmak demek. İşte benim yaşadım demek için ilk maddem eşim. İkinci ise belki hepinizin bana bakacağı yargı ile “seyahat” olacak. Hayır değil. Yaşadım demek için gezmeli değilsin. Yaşadım diyebilmek için kendi ilgi duyduğun alanda yaşamalısın. Saatlerce süren ameliyatların içinde ellerinin yeteneğini hissederken haz almalısın. Ağır duruşma salonlarının içinde hitabetinin gücünden haz almalısın. Yazarken, cümlelerinden haz almalısın. Üretirken,yönetirken, planlarken, eğitirken sen hangi işin içinde olacaksan yaşam boyu ve ne ile anılacaksan ondan zevk almalısın. Hayatı yaşadım demek için uyku gibi ihtiyacın olan ve onsuz yapamadığın bir işi, hobiyi süreklilik içinde sürdürmelisin. Daha demin saydığım mesleklerin içerisinde ki insanların cevabı yaşamak gezmektir geçebilir. Hepimiz seyahat edebiliriz, tatiller, hafta sonları veya işsizken kaldığımız anlar. O gezilerin hepsi mutluluktur doğru ama bu yaşamı yaşamak anlamına gelmez. Yaşamı yaşamak üstünde kanunen sekiz saat durduğun andır. Bir gün yaşlılığın esnasında durduğun sekiz saat senin ağzından ızdırap olarak akarsa o gün bu soruya yanıt veremeyecek olman bugün. bu soruyu hiç düşünmemiş olmandır. Yaşadım demek için sen ne isen onu üstüne almalısın ve kendini öyle tanıtmalısın. Onunla yaşamalısın. Önce eşin ve sonra senin uzmanlığın. Yaşadım demek için bir eş sahibi olmalısın bir de bir konu üzerinde uzman olmalısın. Sonra zaten sen tüm müzikallere, tiyatrolara, festivallere, her ilgi alanlarına seyahat edebilir biri olucaksın zaten. Bu da bütünde seni mutlu hayat sürmüş birey yapacak. Şimdi kendine bir uzmanlık seç ve o yolda yürü. Yaşadım demek için benim tavsiyem sana budur. Sevgi, saygı, yol ile.
Diğer Yazılarım
İHSAN
Kaleme aldığım yazılarımın başlık kısımları hayatımın içerisinde süregelen durumlardır. Bir işin insana iyi gelmesini önemserim. Bir hobinin mutluluk vermesinden yanayım. Bir işin heyecanlı hatta bazen...
-1
İHMAL! Bir gün mutluluğun içinde yok olmama dileğiyle… İnsan arıyoruz! Bir gün umudun içinde bir çarşaf parçasına sarılmamak dileğiyle.. İnsan arıyoruz! Birgün enkazın altında üstümde...
REEL’s
DÜZEN’SİZ Hayatın akışını takip etmemizin gerekliliklerinden biri sosyal medya iken bir anlamda doğanın gerekliliğinden kopuk yaşamamızın bir parçası da sosyal ağ. Ne onsuz olabiliyor, ara...
İKİLEM
Hayatta en büyük korkum ikilemlerdir. Cesaretim, tutkularım, tecrübelerimin birçoğu ikilemlerden geçmiştir. İkilemde kaldığımda kendime kazanç sayabilecek zorlu tecrübeyi yaşadığımda günü mutlu kapatabiliyorum. Hepimizin ikilemleri oluyor...
KEYİF
KEYFİYLE YAŞAMAK Elzem bir konudur keyif. Özellikle gençliğin üstünde durduğu, bazen anın tadını çıkardığını, bazen, az biraz siyahı, kapkara gördüğü konudur. Okul hayatındaki gençlerimiz ile...
TAHTADAKİ GÜNAHLARIM
Bence tahtaya yazılmış en büyük günahlarımız insanlarla olan kavgalarımız. İnsanların birbirine küskünlüklerinin Tanrı katında bir masumluğu olmadığına inanıyorum. Tanrı’nın affetmeyeceği tek şey budur çünkü tanrı...