“Dışarıda hayat varmış ama artık eve dönelim”
Geldiğim yerde insanlar şehrin karmaşasından uzak yaşam sürüyor. Bazı insanların hayalleri, kendilerine binlerce yıl uzakta değil bunu anlıyorum. Bakış açısını değiştiren insan, intihar ipi olarak baktığı herhangi bir nesneyi, bir dağ tırmanışında kullanabilir, bu demek ki değişim hayat kurtarır. Biliyorum, unutmamak gerek o yüzden hatırlatma gereği duyuyorum.
Yalnız bu insanların işi, hayatıdır; hayatı ise işi diyedebiliyorum. Aptal rolü oynayarak özgür ve mutlu yansımayı doğru bulmuyorum. Gerçeklerden bahsedeceğim. Şehire uzak insanların 24 saatlik zaman diliminin içinden vereceği saatler vardır, nedenleriyledir bunlar; ‘tek başına’, ‘özgür’, ‘muhtaçsız’ yaşam için ömürlük saat diliminin yarısını vermek ile mükeffildir. Bu süreye yol, hazırlık, çalışma dahildir. Bu sürede mutlu olamayan insanlar, işi hayatları olmayan insanlar, huzurunun katilidir bana göre. Geçici durum buna dahil değildir, orası ince çizgidir aşılmadığı sürece. Ne olduğunu bilmek ile ne olmak istediğini bilmek karar aşamasıdır. Gerçek açıklamasını yaparken bir kısımda motivasyon düşüklüğü sağlar. Çünkü hayat içinde rol yapılabilir bir tiyatro sahnesidir ama hayat bir tiyatro değildir. Bu dünyada mutlulukta, acı kadar haz ile eşleşir. Acı bu ülkede sadece suçluya ait olmamıştır suçsuza da ait olmuştur.

Yaşamın her bir dakikasını israf etmeden kullanmak gerek. Bu sürekli ‘tiktak’ olmak demek değil. Belli bir süre içinde gerçekleştirilmesi gereken hayaller hem çalışmayı hem de tembel tembel yatmayı barındırır, bunu plan dahilinde olanlar iyi bilir. En çok yanılgı hiç çalışmak istemeden ve hiç yatmak istemeden bir hayat sürmektir. İki taraflı bir mümkünlük bulunamaz. Mutluluk orada değildir en azından. Kaos, bir eve ulaşmak için verilen kırmızı ve yeşil direklere mahkumluk hakimdir o hayata.

Orman çevresinde metaryaller hakim olamaz. O yüzden sarı ve yeşil bir maraz yaratmaz. Maraz yaptığın iş ile karnını doyurduğun akşam üstü bir tas çorba arasında ki dengedir. O tasın oraya konana kadar oluşturduğu maliyet seni ne kadar kapsama alanına alıyor? Tas çorbanın sofraya konması her emekçinin hakkıdır lakin her yemeğin bir çalışma maliyeti ve zorluğu olur. Bu zaman diliminin yarısını kapsıyorsa tas çorbaya ulaştığın süreç hakikatten uzaklaşıyordur. İnsan kazanımlarını ulaşabildiği yemek ile özdeştirmeli bana göre.
Eğer tek başınalık insanlardan uzaklaşmak içinse, insanla barışık yaşamayı becerememekse yenilen her tas mübahtır. Eğer hayat tercihinde insanları sevip, doğayı onlardan daha çok sevmekse bu bir ‘hayaldir’ gerçekleştirilmesi için verilen mücadelenin dönütü hakkıyla olmalıdır.

Yaşadığım yerin betonlarla kaplı olması beni rahatsız etmez. Ormanların içinde daha mutlu olduğum gerçeği de bunu etkilemez. İnsana yakın olmakla, doğaya yakın olmanın avantajı da vardır dezavantajı da. Bu işimi, hayatımın neresine koyduğum ile belirlenir. Yağmurlardan sıkılırsam sığınırım beton kaplı duvarların koruyucu alanlarına, sıkılırsam insanlardan saklanırım bir meşe ağacının altına. Planlarımın içinde plansızlığım olur. Değişimin sürekliliği bununla ilgilidir.

Yazıya başlarken düşündüğüm insanlar ormanın içinden çıkmadan yaşayanlar ile ilgiliydi. Sonra kendime geldim ve ormanın hem içinde hem dışında bulunduğum bir hayattan neyi ne kadar benimsersem orada rahat ederim diye sordum. Her soru burada yeni bir soru doğurdu ve ben de açıklamasıyla devam ediyorum.

Bir şehiri, “karmaşısı kirli” diyerek kötülemek hiç ormandan sıkılmayı tecrübe edememek ile ilgilidir. Bu da orman ile yeterince mücadele verememek ile ilgilidir. Mücadele sürecinde bulunduğu konumu terk etmekten bahsetmiyorum bu arada. Bu korkakların ve başarısızların en büyük başarısıdır. Şehrin kirliliği insanı büyütür. Senin yaşın yeterince büyük olsa dahil tecrübelerin hep bir yenisi vardır. Senin tecrübelere ihtiyacın yoksa da mutluluğa ve acıya ihtiyacın olur. Bu gerekliliktir öyledir ki hatta mutluluğu bile reddedilir kılırsın ama acıyı reddetmek başarılması zordur. Acı çekilmesi ve unutulması zaman ile çözülen bir duygudur. Bu toplumun felakatlerini unutturan şeyler daha büyük yaşadığı felakatlerdir. Asla kaçılamaz, benzetilemez, en gerçek haliyle yaşanır.

Şimdi hayat şehirin kirli tarafındaysa da ormanın ıslak kumundaysa da seni mutlu eden noktaya yönünü çevir. İki tarafta da bilinmezlik var, bambaşka dünyalar var ama sen artık eve dön. Eve dönmek mutluluktur. Kimseyi yargılamadan birkaç soru sorup cevapladım Dönüyorum, üzerindeyim.
İşte bu da bir başka kişinin mutluluğudur ve yolun üzerindedir. Bazen yolda kalmak sürekli yaşamaktır eve dönmenin mutluluğunu yaşamak. Sağlıcakla.

Sevgi saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir