Günlük yaşamımızda sık sık kullandığımız bir tabirdir “demlenmek”. Bunu çay servisi yapmadan önce bir cümle içerisinde kullanabiliriz, yemek yaptıktan sonra kullanabiliriz, alkol alırken veya aldıktan sonra bir sohbet içerisinde ne yaşıyor olduğumuzu veya ne yaşadığımızı anlatırken kullanabiliriz. Bazen ise keyif tabiri olarakta kullanabiliriz. İnsan içinde bence beşeri olan bir lügattır. İnsana yakışır.
Ben coğrafyamın insanının hayatının demlenmesini bekleyemeyen bir topluluk olarak görüyorum. Sürekli bir koşuşturma içerisinde olduğumuza her gün şahit oluyorum. Her gün kendim o koşuşturmada olduğum için hayatımın demlenmesini kaçırdığımın da farkındayım. Farkındalığımı, sizlere iletmek içinde bugün bir şeyler yazıyorum. Hayatın demlenmesi sabahın belli bir saatinde kalkmayla başlar fikrimce. O saatten önce yaz için “06.00” kış için “07.00” den önce uyanmak eğer amacında hobi yoksa bana göre bardağın bulanık tarafına aittir. Uyku kış aylarında tarafımca insanlar için daha değerlidir. Soğuk ile uykunun evrensel bir bağlantısı olduğunu düşünüyorum. Yaz aylarında ise sıcak ile güne başlamanın zor olmasından dolayı insan vücudunu sıcağa adapte etmek için belli bir noktada güneşin bastırıcı etkisinin o saat diliminde en az olması ve aynı zamanda da uykuyu almış hissedebileceğimiz bir saat seçtiğimi düşünüyorum. Bu saatler dışında uykuyu çok sevmek veya hiç sevmemek bana göre insanın özel olarak ayrışması, doğal bir unsur.
İnsanların demlenmeye evde başlayamadığı bir hayatın, ilk saati, ilk dakikasında yaşadıklarını aldım ve bir kenara koydum, insanların işe başlayacakları noktayı da atlıyorum ki bu arada servisler, otobüsler, minibüsler, manuel araç içerisinde debriyaj ile sol ayak kasını çalıştıranlar mevcut. Geçimimi sağlamak, kendimi değerli hissetmek, boş bir insan olmak istememek, hayallerimi gerçekleştirecek parayı biriktirmek, hiçbir düşünceye sahip olmadan halka ayak uyduran biri vs. Bir personel kimliğime bürünüyorum ve mesaiye başlıyorum. Kimliğim aşağıdakilerden hangisi olursa olsun burada ilk yapmak gereken dünden kalan işimi devam etmek veya yeni bir işe başlamak, yeni bir konu açmak. Eğer bunu başarabilirsem sabah demlenemediğim çay bardağında, öğlene doğru demlenebileceğim. Çünkü ben bir noktada hayata karşı bir şeyler yaptım ve o adımı yavaş yavaş tamamlıyorum öyle ki bunun içinde sorumsuzluk bile var. Mesai çok geçmeden bir mail, bir telefon veya bir müdür yardımcısı size ulaşıyor. “Acil bir iş olduğundan bahsediyor ve bu acil işi şu anki işten daha önemli olduğunu vurgulayarak anlatıyor”. Siz ise mevcut yaptığınız işten ayrışmak istemiyorsunuz, haklısınız, demleniyorsunuz. Fakat size ulaşan ve sizi bir hastane sarı alanı pratisyen hekimini darlayan baş ağrısı yaşayan hasta yakını gibi darlayan kişi veya kişiler sizden üst konumda ya da diğer konumda genel anlamda gerçekten bu iş şuan ki işten acil, sizden isteği normal. Siz burada yine ne yapmak zorundasınız “kendi deminizden vazgeçip, başkasının demine ulaşmalısınız”. İşte bugün öğlene kadar hayatı yaşadınız ama kime yetiştiniz, kime ne yetiştirdiniz, ne yaptınız farkında değilsiniz. Gün arasında karnınızı doyuyurken bile kendi işinize odaklanamadan, akşama kadar “acilin, acili, acilinin, acili” işini tamamlayarak günü tamamladınız. Bugün para kazandınız, çalıştınız, boş biri olmadınız veya bankanıza bir miktar katkı yaptınız ancak kendinizi es geçtiniz. O acilin acili işin oluşmasını firmanız engellemedi, engelleyebilirdi, mevcut ihtiyacı olan konumu doldurabilirdi, sabahın köründe uyanmanızı sağlayan devletti, yaz & kış saati uygulamasından vazgeçti ve sizi mağdur etti. Yollarda firmaların ve devletin mağduriyetini yaşayan sizin gibi binlerce insan öfkesiyle kendi işini mağdur etti ve topluluk trafikte, sosyal alanda kızgınlaştı, fakirleşti, kazıkcı bir hale geldi.
Her şeyin birbiriyle bağlantısı varken suyu verip çayı az katarsan hiç o çay tavşan kanı olur mu? Harıl harıl çalışırken dinlenmek için ara vermezsen, kendine özel aran yaratmazsan, kendi hobinde dahil dinlenemessen veya daha beter durumu hiç hobin olmasına izin vermeyen bir yaşantın varsa ne yemekten zevk alacaksın, ne içmekten? İnsan hiç demlenmesse bugün akşamüstü bir asansörde dik durmazsa ondan nasıl bir “iyi akşamlar” lafı duyabilirsin ki. Çarşıda, pazarda, trafiğin içinde kimse demlenmemişken herkes yetişmeye çalışırken, nasıl omzuna çarpan insanlardan, önüne kıran insanlardan “özür” dileği alabilirsin ki? Alamazsın. İnsan önce bugün sürekli bardağın hangi tarafını yudumladığına bakacak. Sadece su mu koyuyor, yoksa hızlı bir hayatın içinde sallama ile kendini mi avutuyor yoksa saatleri sadece çayın demlenmesi için akıtabilecek kadar kendine özel kıldığı saatler var mı?
Siz siz olun kendinize özel saatler kılın. Bazı şeyleri yapmak istemediğiniz de yapmayın tıp ki yapmak istediğiniz de yaptığınız gibi. Kafanızdan geçeni her zaman uygulamaya çalışın ama bunu hızlandırmayın. Hayatı hızlı ve dolu yaşamayı seviyorsanız da demlendiğinizi bildiğiniz saatleri unutmayın, çevrenize de hızınızın ne zaman duracağını bildiğinizi iletin. Her insan yavaş hareket ederekte demlenmez, her insan hızlı hareket ederekte demlenmemiş olmaz. İnsan kendi isteğini yaptığı her an ve çevresine “hayır” diyebildiği her an demlenmeye müsaittir. Benim için demlenmeye giden yol seyahatin herhangi bir yolundan geçer peki senin demlenme tarzın ne?
Buraya kadar okuduğunuz için teşekkür ediyorum ve son paragrafımda ki sorunun yanıtını siteye yollamanı istiyorum. Kimlerin demlenmesi mevcut kimlerin değil buna göre bir analiz daha yapma isteğindeyim.
Sevgi,saygı,yol ile.