Yanıbaşınızda duran nesnelere ne kadar bakıyorsunuz hiç düşünüyor musunuz? Evinize, odanıza, arabanıza aldığınız nesnelerle ne kadar mutlu hissediyorsunuz, gün içerisinde gözünüze çarpma oranı, size bir şeyleri hatırlatma oranı, hayalleri, geleceği, geçmişi, yapılmak istenilenleri ve yaptıklarınızı ne nebze de hatırlıyorsunuz nesneler sayesinde? Ben takılırım nesnelere, tablolara, hatıra yarattığına inandığım hafif bira nemiyle ıslanmış bira altlığına kadar. O günün kafamda canlandırdıklarını anımsarım, bazen bir tablo asar gelecekte kendimi nerelerde görmek istediğime dalarım. Araba’ya asılan bir kokunun bile ara ara verdiği kokudan haz alırım, klasikleştirmem onu. Ne yaparsam anlam ararım aslında, ne yapmak istiyorsam da anlam ararım. Hayatımda anlam aradığımda zamanın daha hızlı aktığını hissediyorum biliyor musunuz? Çünkü bir şeyleri yaptığımı hissediyorum bir taraftan. Her gün aynı şeyi yapmanın anlamlı bir yanı vardır benim için her zaman. Kendime değer kattığımı hissederim. Hiçbir vasfı olmayan, eğitim görmemiş insanın eğer her gün yaptığı bir şey varsa bu her şey olabilir o insanın gözümde bir değeri oluyor böyle durumda. Diyorum ki insan bunu yapıyor, sadece görevi, sorumluluğu değil bu kişinin kendini rahatlatması aynı zamanda. Kendisine önem veren insanları belli ölçüde sevdiğimi hep söylerim. Kendisiyle ilgilenmesinin çevreye kötülük yaymasını engellemesi bile görüşüme destek sağlar düşüncelerim içinde.
İnsan zaten kendi çapında ilgilenecek bir şeyi olmayınca insan eleştirmeye başlıyor. Boşboğaz insanları çok tanıdım hepsinin de ortak özelliği de yapacak bir işlerinin olmamasıydı. Çuvaldızı kendisine batırmayı bilmeyen, beceremeyen insan olgunlaşmadan oldukça uzakta yol alıyordur ve aldığı yol tekrar eden bir yoldur hem de bu yaşı kaç olursa olsun ilerleme kaydedemiyordur. Çünkü birkaç kere duyduğum söz var bunu sorulaştıralım şöyle ki, yaşlıların yaşına mı hürmet duymalıyız,tecrübesine mi? Fikri olan söylesin cevabını yorum kısmına.
Yaşlandıkça tecrübe alınan bir durumdur ama bu kainatın getirdiği tecrübe ile bireysel yol aldığımız tecrübe ile örtüştüremeyiz. Hayallerini gerçekleştirmiş bir ihtiyarın, hayal kurarak bu zamanlara gelmesiyle, hiç hayale sahip olmamış ihtiyarın “hayalleri anlamsız ve boş” olarak görmesi arasında büyük bir mesafe vardır ve ikisinin yaşı ne olursa olsun kendi hayatında bir direniş göstermemiş, başarı veya başarısızlık yaşamamış olan tarafa saygı doğuramıyorum, doğurmayı da doğru bulmuyorum. Ben yaşın tecrübelerini herkesin alacağını zaten idrak edebiliyorum ama hayatta varolan binlerce konudan kendine bir ufak ustalık çıkaran kişinin kelamları benim için daha ağır basıyor her zaman.
İnsanların yaşlanınca düşündükleri şey hep daha sağlamlığa dayalıdır ya. Koruma iç güdüsüne alırlar kendilerini, öğütleri de buna döner. İnsanın kendisini koruması gereken yaşı yaşlılık olduğundan daha çok gençlik diye düşünüyorum. İmana yapışmış kırışık insanoğlunun öğütlerinden haz almıyorum mesela. Çünkü yaşanılacak şeyleri yaşadıktan sonra gelen pişmanlığa da inancım yok. Ben ne yaparsam yapayım yaşadığım coğrafya da günahları öğrenerek büyüdüm. Bile bile yaptığım, bile bile işlediğim adına günah dediğimiz yasaklı olayların pişmanlığını yaşamayı yüzssüzlük buluyorum aynı zamanda. Benden sonra gelen gençlerinde yapmamasını istemenin iyilik olduğunu düşünmüyorum. Hayatta kendim yaşadığım ama başkasının yaşamasın dediğim hiçbir şeyim olmadı. Ne yaşadıysam ve ne yaşayacaksam insanoğlunun da özgür ve özgün çerçevede aynısını yaşamasını diler, hiç aklında olmayan birininde zaten yaşamayacağını bilirim ve kendimi tanrılaştırmam.
İnsanların kendisiyle ilgileneceği önemli konular vardır sadece kendisiyle din, siyaset, eğitim, hobi. Farklılaşırken ayrışacağımız en önemli 4 konu budur benim için. Herkesin torbası farklı olacaktır ve lütfen o torbadan kimse topları çekip isim okumasın. Bu belki yüzyıllar sonra büyük bir güç tarafından yapılcak ama o güne kadar herkes yönünü hayallerine çevirsin.
Dekorların yıllar sonra konuşabilmesini düşünüyorum. Onu nereden, ne zaman aldığımızı hatırlarsın ve anlatmaya başlasın. Gençliğimizden bahsetsin, yüz hatlarımızdan onu alırken ne düşündüysek bize sesli aktarsın. Hayal ediyorum olabilir mi diye, olamaz. Olduğunda, haberi önceden alan bir baba gibi bir heyecan yaşanmaz. Sadece o zaman bir şeyler alırken odaklanalım. Bir masa üzerinde yakışacak diye bir alışveriş yapmayalım. İhtiyaçlardan eksik kalmayalım ama bize kendimizi, eşimizi anımsatan şeylere yönelelim ve bizi her zaman huzurlu, azimli kılan isteklerin üzerinde düşünelim. İnsanın ara sıra yapacağı veya satın alacağı eşyaları da düşünmesi güzeldir. Ne istediğini bilmeden arayarak bulunan hediyeyle, ne isteyebilirim diyerek aranan ve istenileni kendi kafasında sorduğu onlarca soru, gezdiği onlarca şehir sonrasında karar vermek arasında çok fark vardır.
En başında dedik ki ne kadar önemsiyorsunuz, hiç düşünmediğinizi düşündürdük. Şimdi akıp gittiğiniz, bazen koptunuz en sonunda geri toplandınız. Bugün bir şeyler alıp yanıbaşınıza koyacak mısınız yoksa hatırlayacak mısınız ya da eşyaların bir sunta olduğu kanısında mısız? Dilerim ki ya varsınızdır ya yoksunuzdur.. Sevgi, saygı, yol ile..