İnsanlar hayat şartları zorlaştığı zaman diliminde imkan kelimesini çok kullanmaya başlarlar. İmkanları olduğu zamanları anımsamayı severler. İmkanı olanlar ise şu an iyi ki imkanımız var diyerek bir noktadan bir noktaya vararak mutlu hissetmez. Bir noktadan bir noktaya hep varır ama değerini anlayamaz. İmkan hep fakirliği çağırıştırır benim düşüncelerimde. Bu maddi bir fakirlik değil ama maneviyatı yüksek bir fakirlik. Maddi imkanları içinde yok olan biriyken gözlerimi açmaya çalıştığım çok günlerim oldu. Ailemin de özellikle küçüklüğüm zamanlarımda imkan kelimesi çok fazla kullandıkları kelamdı. Fakir bir aileydik diyebilirim ama fakirliğin de bir görecesi olduğunu düşünüyorum. Her fakir aynı mı özellikle de şimdiler de misal orta halli geçim sağlayan aile diye bir kavram kaldı mı tartışılır. Ailemin içinde sık sık duyduğum imkan kelimesinin bir de dönütü oluyordu. Benim de belki 18-19 yaşlarımda bu cesaretli yolculuğa kalkışmamın imkan haricinde yapılabiliri de duymamdı. Ailemin az parayla, çeşme de, bodrum devlet hastanesi bahçesinde, balıkesir Burhaniye de yattığı zamanları hatırlıyorum. O arabanın arka koltuğunda kıskıvrak uyumaya çalışan, başımda sinekler beni yemesin diye nöbet tutan annemin de gözlerini hatırlıyorum hayal mayal. O dönem içinde eve döndüğümüz de iyi bir kahvaltı yapmadığımızı veya akşamları sadece bakliyat veya sebze ile geçirdiğimiz çok günlerimiz vardır. O zamanlar 10-11 yaşlarımdayken gördüklerimin etkisini şimdi görüyorum. İnsanların yetiştikleri kültürlerin, birey olarak ne kadar değişirse değişsin, kalıcılığı oluyor. Bazen babam gibi, annem gibi olmayacağım deriz, yaşıtsak eğer belki en çok sık kullandığımız zamanlardan geçmiş veya geçiyoruzdur. Onlar gibi olmamak istememin bir kötü niyeti barındırdığını düşünmüyorum bu ara. En azından özgün olmak istiyoruz olarak yorumlayabiliyorum. Belki daha kötü olacağızdır ama biz olacağız. Yollara kendimi ait hissettiğim günden beri savunduğum bir şey özgün olmak, biz olmak. Ne yaparsak yapsak taklit ederek ulaşmamak. Feyz almak, ilham almak önemlidir ama taklite düşmemek gerekir. İnsanlar bazen imkanlarını taklit için kullanabiliyor. İnsanlar ne yaparsa onu yapayım modu çok yaygınlaştı. Bu insanların içerisinde bitmek bilmeyen özgün olma aruzusu içinde bir kaybolmuş var. Üreteyim diyebiliyor, genişleyeyim diyebiliyor ama benzeterek ilerlemeye çalışıyor ve özgünlüğe giden yoldan sapıyor. Özgünlüğün en önemli yolu korkusuz olmaktır. Korkusuz ve heyecana açık her kişi bu yoldan sapmaz ve kendi kalemini yaratır. Özgün, korkusuz ve heyecan içinde olan bir insanda imkan kelimesiyle karşı karşıya kaldığında bir değil bin adet yol üretmeye çalışır. Yolculuğun en önemli adımı imkanın kapısını aralayacak cesarete kavuşmaktır. Ben hayatta ara ara kendime bakarım ve derim ki bir şey yapmak istiyor musun? Cevabım evetse yine sorarım, neden yapmıyorsun? İmkan demem, açıklama yaparım kendime bir şeyi neden yapmadığımı bilirim. Bir de imkan ile o an ki içimde ki isteği sorgularım. Eğer içimde ki istek çok yüksek bir seviyedeyse o olay her neyse o sabah veya o gece yarısı gerçekleşir. Öyle bir görüş içindeyim ki o olmadığı an, imkanlarım el vermediği en ölümle en yakın an gibiyim, isteyip de yapamamak için insanın önünde sadece ölüm var çünkü. İstediğinizi gerçekleştirmek için çok hata da yapabilirsiniz, bu içinizde ki istek belki %50’den fazla hata barındırır. Ben çok isteklerimi yapmak için hatalarla karşılaştım. Hepsinin de bedelini fazla fazla ödedim örneğin, merak ettiğim bir köyün dönüş yolunda çok gece yarılarına, zifiri karanlıklara kaldım ve korkudan belki o yaşta hayatıma 1 saatte 10 yıllık stres aldım. Akşamüstü çıktığım yolculuğun, çıkılmaması gerektiğini biliyordum ama sabahı bekleyecek kadar sakin değildim. Hayatımda ki seyahatler, yatırım araçları, ailevi anlaşmazlıkların ne istersem yapmalıyım dediğim noktanın kendi çapımda bir de “şımarık olmamak” çizgisi vardı. Ben kimseye dokunmadan, kötülük yapmadan, zarar vermeden kendimi kazanayım imkanını yaratmaktı benim yaptığım. Bugün de oturduğum koltukta, olduğum an imkanımın yetmemesi değil dünyanın üstünde adım adım gezmemem, yaşanılan her hayatın değerli olduğu bir zaman diliminde ki farkındalığım, sorumlulukların içerisinde dizginlenmem, nasıl yolun üslubu varsa normal hayatında üslubunu oturtmak. Her şey siz istediğiniz ve sizin şartlarınızın uygun olduğu takdirde güzel çünkü. Hayata uzak planlar yapmamanızı dilerim ama hayallerinizin eşyaları, taşıyamayacağınız yükleri barındırmasını istemem. Bir yarış arabasında hız tutkusunu yaşadıktan sonra “tecrübe” diyip artık hayatınız da olmasa da olur düşüncesini önemsiyorum. Maddi değeri yüksek varlıkları birkaç kere alınan haz ve hayatımıza kattığı tecrübe kadar seviyorum. Sonrasında imkanımın olmadığı ama isteğimin olduğu hikayeler üzerinde kurmak istiyorum. Bugün benim olan, yarın benim olmayabilir. Ben imkanlarımı toprağa değil yüzümde ki kırışıklığa kullanmak istiyorum. Yüzümün yaşanmışlıklar biriktirmesi bana haz verecek bunu hissediyorum. Sizden de imkanlarınızı, yüz hatlarınıza yansıyacak yollara kullanmanızı istiyorum. Buraya kadar okuyan okuyucularıma teşekkür ediyorum.
Sevgi, saygı, yol ile.