İyi bir kitap okumak istiyorum bugün. Beni demoralize eden hayat akışının manşet haberleriyle ilgilenmemek hatta olanca bir hızla uzaklaşmak istiyorum. Kendimi sadece yazarın saf düşüncelerine teslim etmek istiyorum. Bir karakterde annemin gücünü almak ve ona sarılmak istiyorum. Hayat ile mücadele arasında ki tahterevallide yüksekte kalmayı başarabilmenin tek yolunun gücümü en yakınımda hissederek olacağı kanaatini kendi kendime söyleniyorum, bir de bu arada sayfaları tek tek çevirmeye başladım bile. Bütün halini göremiyor insan bazen, merak sona kalabiliyor. Bu sonuna gelmeyi başarabilenler için severler iyi bir durum lakin ben beğenmediği bir yemeği, kitabı , filmi yarıda bırakabilenlerdenim. Bunun toklukla bir bağlantısı bulunmadığı için oradan gelen bir egoist yükselmeye ait değilim. Sadece her şeye bir beklentiye başlıyorum, tüm olumsuzlukları göze alıyorum ama benim çemberim dışarıda kaldığında hiçbir suçu olmayan aktörlere bile nefret kusabiliyorum. Sebebi ne mi dersiniz? Ben senin oyunculuğunu seviyorken sen nasıl böyle bir role bulaştın?
İşte hayat öyle bir yerde ki benim için hayatlarının çizgisine karıştığım insanlar bu soruları tanrı istemediği sürece duymuyor ve ben bunun karşılığını almıyorum, cezalandırılmam onlardan uzaklaşmak oluyor. Konu insan olduğunda insan bir başkasının sınırına girdiğinde ve hayat sevmediğimiz filmlerden, kitaplardan ibaret olmadığında, bize gelen duyumlar, kulaktan kulağa dedikodulardan çok hisler bizi nasıl bir savunma mekanizmasına geçeceğimiz konusunda uyarmış oluyor.
Kimse hakkında kimse için bir övgüde bulunmak, iyi hissetmek, çok değerli başarıları olan insanlar olmadıkça karşılaşmadığımız bir duyguyken, tanıdığımız zannettiğimiz lakin tanışıklığımızın bir yakın derecelik barındırmadığı insanlara karşı acımasız antipatik hisler duyabiliyoruz. Bu fikrin acımasız gözüken iyi bir yönü. İnsanlar antipatik duygu duymaya meğilli oldukları yerde daha önce kimse hakkında empati yapmış olmadıklarını davranış sonrası analizinde anlayabiliyoruz. Kulaktan kulağa tanınmış insanların bu duygularla karşılaşmaları çok daha mümkün olurken biraz önce bahsettiğim yakınlık sayılmayan antipatikliğin bir ileri boyutu yıllardır tanışır olmakla alakalı. İnsan mücadelesini verdiği insanlarla yaşamıyor bu duyguyu. İnsan gözle görülmeyen ama kulaktan kulağa duyduğu ve hiçbir ipucu gelmese bile hisleriyle anlam kazandığı ama aynada gözükmeyen insanlarla yaşıyor. Bu hiç gözükmeyen kişiler, korkak, egoist, basiretsiz olduğunu anladığımız kişiler ve bunları hiç yokken ortaya çıkarıp yorumlanır hale getirmek iyi bir analiz gerektiriyor. Öyle ki bu analiz bize çöp torbasının dibinde biriken çöp suyundan gelen kokuyu anımsatıyor. İnsanın analizi ile suyu çıkıyor lakin bu su geldiği bir çöp suyundan öteye gidemiyor. İnsan kazanmak için uğraştığı hobileri, iş hayatı, eğitim hayatını ahlaksız davranış, arkadan konuşma, dinlememeyi becerememe ve kendini tiyatro rolünde görme davranışlarıyla geldiği onca yaş yolunda yaptıklarıyla bir poşetten çıkan kirli suda kayboluyor.
Burada o kişinin kokusu üstümüze sinmesi önemli değil fark ettik ve temizledik. Kokusunu alamayanlar için yaşam gerçekten kirli akacak..

İyi kitaplar, iyi yazarlar, iyi filmler, iyi senaristler sayesinde düşüncelerimizin gelişimine katkı sağlıyoruz. Yorum yapabilme yeteneğimizi geliştiriyor, olaylara bakış perspektifti kazanıyoruz. Eğer yaşamı sadece tek bir pencereden görüyor ve nefesimizi sadece küçük bir menfezden alıyor olsaydık bugün hissettiklerimizi hissetmekte geç kalabilirdik. Burada da insanın hislerine geç kalmasının en ağır sonucu insanlara gereken noktada gereken dersi verememek olması olurdu. Yaşında ve zamanında verilen, hissettiren her ceza saçımızın bir telinin daha geç beyazlamasına yarar. Dertler insanların içinde tutulursa karalaşır, saçlar ağırlaşır, insan ağırlaşır ve kendini taşıyamaz halde kalır. O yüzden insanoğlunun gerektiği yerde suyunu sıkmak ve çöp suyu mu, berrak bir su mu çıktığını görmek daha deminde bahsettiğim gibi en yararlı noktadır.

İyi yazarlara, iyi filmlere olan ihtiyaç da hep vardır bu arada. Lakin birileri tarafından iyi denmeyen her şeyinde kötü olmayacağı kaanatini hiç unutmamak lazım. Biz her zaman kalitenin peşinde olalım, özellikle insanda barınan ve hiç ortada yokken gözükmesi gereken kaliteyi arayalım eğer çıkmassa tarifemizi uygulayalım. İnsan kaliteli olduğu zaman yaşam yaşanabilir, dostluk devam ettirilebilir, metropol nefes alır haldedir. Sevgi saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir