İHMAL! 

Bir gün mutluluğun içinde yok olmama dileğiyle…  

İnsan arıyoruz! 

Bir gün umudun içinde bir çarşaf parçasına sarılmamak dileğiyle..

İnsan arıyoruz! 

Birgün enkazın altında üstümde cızırdayan mikrofonlardan gelen utanç verici açıklamalar ile yerin 7 kat dibinde utanmamak dileğiyle.. 

İnsan arıyoruz! 

Bir gün bambaşka bir yerde Türkiye ile karşılaşmamayı diliyorum, çünkü bana insanın çürümesini izleyen ülke her şeyden ağır geliyor. 

Üzgünüm! Fakat neyi istediğimi ve neyi istemediğimi iyi biliyorum, biliyoruz, öğrendik. 

Ortalaması 26 ila 30 arasında olan gençlikten, yetişkinliğe geçmeye hazırlanan kuşak içerisindeyim. Geçtiğimiz eğitimlerden, kazandığımız paralardan, yaşamımızı devam ettirdiğimiz ağlardan, hobilerimizden her geçen gün eksiye giden yaşantımızı kabul etmişler olarak buradayız. 

Mücadelemiz bireysel, yarışımız ne birbirimizle, ne kendimizle yarışımız bizim üstüne koyduğumuz, bizim sahip olduğumuz maddi ve manevi duyguları, durumları elimizden almaya odaklanan devlet kurumları, özel işletmeler, ne olduğu bilinmeyen söz sahipleriyle. 

Yine ortalamada yüksek oranda çekirdek aile kavramı ile büyüyen çocuklarız. Annesi, babası ayrılan çocuklar kadar olamasakta devamlılığını sağlayan ailelerinde yine büyük bir bölümü ayrılma eşiğinden, kötü sözlerden ya dönmüşlerdir ya da bazı şeyler yutulmuştur. 

Refah içinde büyüyen çocuklar olmadığımız gibi,  refah hayat sürmek için çabalayan bir gençlik kuşağındayız. Mal sahibi olmaktan uzak, yaşamdan yakın koltuklara talip olmak isteyen yaşlardayız. 

Aslında yaşımız kadar mücadelemiz, planlarımız var bizim. Bunu yaşamak mı istedik? Hayır. Yaşatıldık. Peki hangi bir afet sonrası geri çekildik? 0. Neleri kaybettik? Kaç ihmal sonucu hayatlar verdik? Saymaya gözyaşlarımız izin verecek durumda değil. 

Bazen olaylara üzülemeyen bu hallere gelenlerimiz var! Kızmıyorum. Yarın bambaşka bir ihmalin olmayacağına söz veren, hatasını kabul eden yok! Yarının ölümünü kendimizden sonra tanıdıklarımızdan çıkmaması için dua eder hale geldik! 

Bir gün ya çırpınırken bulacağız kendimizi ya da bambaşka bir hayatta Türkiye’yi görmek istemiyorken! Sonra yine yas tutacağız bir sonraki ölüme kadar bile olmayan “yas” içinde avutacağız kendimizi. 

Bugün sorumluların içeride kaç yıl yattığı adalet olarak bir huzur gibi gözüksede gidenlerin gelmediği bir coğrafyada ancak huzur gidenlere sebep olanların en küçük tırnaktan en uzun parmağa kadar sırasıyla bile, isteye infaza götürülmesiyle olacaktır. 

Bugün bunun kabul olmasında sonra ise tırnakların yerinde kalacağı, haksız ile haklının bir çorba olacağı ve yine kötü tarafın, güçlü tarafın masumlar üzerinden oynanacak oyunla kazanacağı ve ihmallerin bitmeyeceği apaçıktır. 

O kadar kötü bir yerleşimdeyiz ki neyi istesek, neyi arzu etsek kendimize nereden gol yiyeceğimizi iyi bilir durumdayız. 

Çift el alkışlasa bile ses çıkaramayacak konumdayız. Ya kaderi, dini, ahireti kendimizde yaşadıklarımıza bağlayarak bir sonra ki devire hazırlanacağız, psikolojik mutluluğa bağlayacağız ya da yüksek katlardan gözle görünenin,  görünmeyenden daha iyi olabileceği umuduyla kendimizi pencereden atacağız.. 

Kazanan akşam haberlerinde ya bir sayı artacak ya da bir sayı azalacak! 

Dünden, bugüne Başın sağolsun Türkiye. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir