Etrafınızın camlarla kaplı olduğunu hayal edin. Bir şeyler söylediğiniz de sizi duyacak bir yabancının aracındasınız. Önemli olan konuşmanız, aklınızdan geçen kelimeleri dile getirebilmeniz. Konuşabilmenin olduğunuz konuma kattığı doğruluğu biliyorsunuz. Sustuğunuz da tekerler dönmeyi bırakmıyor ve ulaşacağınız konuma geç kalmıyorsunuz. Doğru yoldan ayrılmamak için konuşmayı, sohbet açmayı tercih ediyorsunuz. Sorular üretiyorsunuz ama cevaplara çok takılmamayı göze almayı da öğrenmeye başlıyorsunuz. Sorunuzu insana yöneltiyorsunuz lakin sessiz kalan kulaklara inat pencereden gözünüze yansıyan ışık, bir tepe görüntüsü size o an yolun güzelliği sorunun içinde olan cevabı veriyor. Kırılmadan bazen güneşe bakıyorsunuz bazen sapa yollarda şanslıysanız yıldızlara bakıyorsunuz bazen şehir otobüslerinde tıklım tıklım olmuş insanlara bakıyorsunuz ve insan ile her biçiminde sohbet halinde olma doğruluğunu devam ettiriyorsunuz. Suskunluk konuşmayı kaybettiğimiz de değil onunla beraber izlemeyide kaybettiğimizde ortaya çıkıyor. O yüzden siz hiç suskun kalmıyorsunuz.
Artılarınızı düşünüyorsunuz.Her şeyi rahatca konuşabildiğiniz bir ortamda bulunma şansınız standart insanlara göre daha yüksek. Tanışıklığı olan ama tanışması birkaç dakika yahut birkaç saat sonra bitecek iki yabancı kalacak fertler olarak kendinizi en rahat açılma hissiyatında bulabileceğiniz yerdesiniz. Bu bazen konuşmamak için oldukça da geçerli bir sebep. Korkular varsa insan yeni tanıştığı birine yerini belli etmek istemez, düşüncelerini belli etmek istemez. Bazen bunu eskilerinde yaşar. Eskilerinde güven duygusu kaybetmiştir. Konuşmak ister ama yorumlanmak istemez. Anlatmak ister ama dinlemek istemez. Rahatlatıcı olan bir dinleyici bulmak istediği yerde karşılaştığı otostopcu sayesinde sohbet orgazmı olabilir.
İnsan’ın her hali konuşmaya açıktır. Küçüklükten gelen duygular mümkün olur. Bazılarına çok büyük kararlarına saygı duymalıyız dememliyizdir. Kararların o zamana kadar üstüne giden olmamıştır. Tek başına mecburen büründüğü kararlarda kişinin üstüne gidişi ilk zaman için yıpratıcı olabilir. Sonrasında kişi ona değer veren, sorununa içsel yaklaşan kişiye kendini tamamen açar. Bazen mücadele en yaşlıya karşı olur çünkü insan yaşlandıkça ilgi görmeye mahkum hale gelir. İnsan değiştirilemez ama öğretilebilir varlıktır. İnsan öğretilerini her yaşta kabul alır ama uygulamada da başarılı olur diyemeyiz. Başarılı olmak istemek insana sunulan bir şanstır tıp ki çalışkanlık hissi gibi. Toplumun ayırt edemediği şey budur. Çalışkanlık ve zeka kime daha çok yansımıştır; kim de ise eksik kalmıştır. Tembellik de bir şanstır. Artısı olan şey insanın yorgunluğu tatmamasıdır. Eksisi hep yorgun hissetmesidir. Kişiye bu olumsuz aktarılmadığı sürece hayatından mutludur. İnsanlar, insanların moralini bozmak için çabaya aittir. Bu kişilerin birilerine ilham olma olasılığı yerle birdir. İnsan motivasyona olmasada pozitifliğe gülümseyerek kendine her yıl yeni bir yaş almaktan haz duyar. Yaşlandıkça gençleşmektir pozitiflik. Yaşlandıkça gençleşmektir pozitif sohbet. Yaşlandıkça gençleşmektir kadınından aldığın koku. Yaşlandıkça gençleşmektir doğadan aldığın heves. Yaşlandıkça gençleşmektir mutfağın kokusunu almak. Gelecek nesillere umut dolu gözükmenin en önemli kuralı “yaşını almışların’ surat ifadeleridir. Surat ifadeleri mutlu olan insanların gençlere aktardığı şeyler oldukça parlaktır. İşte insanlar resmedilir gençliğinde, olgunluğunda ve yaşlılığında. Çözülmesi için sohbet lazımdır ve “otostop orada çok yalın haliyle bekliyordur”.
Karanlık ana şehir hatlarından geçtikten sonra
Yağmurlu yaylalara ulaşırsın. Sarı bir mont, soğuk çay bulaşmış bir sırt çantası takarsın.
Yolculuğun içinden gelen kokuya sahip olursun.
İlk bedava çay, ilk ikram paranı görürsün ama anlam veremezsin. İyilik demek, kolaya kaçmaktır tercih etmessin.
Değişen araç sayın azalmalıdır, çevreni küçültmelisin, insan kabalalık bir haldeyken felaketler uyandıran bir varlıktır. Yaşamadan bir kötülük eve dönmelisin. Islandım, üşüdüm, terledim ve giyiniyorum. En zevkli kısımdayım. Toprağımı tanımak kadar güzel, dünyayı merak etmek kadar güzel, orgazm yaşatacak bir şey olmadığını biliyorum. İnsanlarsız yaşamayacığıma söz veriyorum ve onları dinledikten sonra yazmayı kendime terapi hissediyorum.İyilik camların marifeti değil, yargının hiç değil. İyilik içimizde.

Yürüdüm yürüdüm yürüdüm ve bindim. İndim.
Samet Evren Ayçiçek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir