İnsanların toplum içinde düşüncelerini, inandıklarını, istediklerini ve istemediklerini net bir şekilde ifade etmeleri gerektiğine inanıyorum. Sadece eşinizin, dostunuzun, ailenizin neyi sevip sevmediğinizi bilmesi yeterli değildir. Sadece sizi tanıyan insanların yanında isteklerinizin olumlu karşılandığı yerlerde mutlu olup, tanıyanların yanında istekleriniz gerçekleşmediğinde mutsuz ve sinirli ruh hâllerine bürünmenizi de doğru bulmuyorum. Hepimizin sürekli olarak bir şeyleri ifade etmesi gerekiyor. Kararsızlığınız ya da artık tanınmadığınıza inanmanız, karşı tarafı değil, sizi bağlar. Her zaman düşüncelerinizle öne çıkmalısınız. Bu öne çıkma hali liderlik taşımak değil, fikrinizi açıkça belirtmektir. Herkes öne çıkar ve bir sonuç doğar. Sonuçlar doğduktan sonra belki bir lider belirir ama önce insanlar sizi ilk kez tanıyor gibi, neyi isteyip neyi istemediğinizi belirtmelisiniz.
Bu durum, sizi büyüten anne babanız için bile geçerliyken, sonrasında “herkes anlasın” beklentisini kabul edemem. Burada konuştuklarımız sizi yakından tanıyanlar için geçerliyken, ilk kez aynı ortamda bulunduğunuz insanlar için de bu netlik aynı şekilde olmalı. Sadece bir fark olmalı ki; dostlarınızın, ailenizin, sevgilinizin size doğru gelmeyen kararlarına gösterdiğiniz hoşgörüyü, onları eskimişliğe ve sevgiye dayandırarak kafanızda büyütmezsiniz. Ama hayatınızda ilk kez gördüğünüz ve düşüncelerinize katılmayan, tamamen kendi istekleri doğrultusunda hareket eden insanlara karşı bu farkı ortaya koymalı, tepki göstermelisiniz. Çünkü bu insanlar, sizin karakterinizle ilgili bir fikir edinmelidir.
Sessizliğin bir karakteri olmaz bana göre. Eskiden olmuş olabilir, başka ülkelerde de olabilir; bilemem. Ama Türkiye’de sessizlik genellikle saflık, bilgisizlik ya da değersizlikle eş anlamlıdır. O yüzden sen en farklıysan, sen en iyiysen, sen en kötüysen… Konuş! Net konuş! Bilsinler ki sen bir karaktersin.
Karakter sahibi olmak kolay değildir. Binlerce insanla tanıştım, sohbet ettim. Çoğu insan yaşıyor; iyi ya da kötü koşullarda ama yaşıyor. Çoğunu hatırlamıyorum. Ama en sessizin içinden çıkan bir cümleyi unutmadım. Çok konuşup söyledikleri havada kalan nice insanı unuttum. Karakter yaratmak için düşünmek, net olmak ve inandığınız en az bir konuya sıkı sıkıya bağlanmak gerekir. Ömür boyu olmasa bile hayatınızın bir döneminde o konuya tutkuyla sarılmış olmanız, onu tabiri caizse yalayıp yutmuş olmanız gerekir. Karakteri olan her insanın bir konusu vardır. O konudan konuştuğunda, tüm karşıt düşünceler bile onu kesmeden dinler. Bazen taraf değiştirirler, bazen sadece alkışlarlar ya da düşüncelere dalarlar. Konunuzu seçin, onun üzerinde ilerleyin. O konu için yaşıyormuş gibi hissedin. Bunu bir dönem yapın ve bir ömür konuşun. En basit yöntemle söylüyorum: Öğrendiğinizi net bir şekilde ifade edin.
Bugün itibarıyla kimseyle sohbet açmaya çalışmayacaksınız. Diliniz kendi kendine dönecek, ikinci kez kimseye bir şey anlatmayacaksınız. Gün sonunda derin bir uykuya dalacaksınız. İnsanları eğlendirdiğinizi değil, mutlu ettiğinizi düşüneceksiniz — ve gerçekte de bu olacak. İnsanlar yanınızda koltuk kapmak, sizinle bir şeyler paylaşmak isteyecek. Çünkü siz onlara net oldunuz. Siz onlara karakterinizi gösterdiniz. Emin olun, insanlar bunun yanına gelecektir. Ve bu bir ego değil. Bu, toplumda bir kişinin daha var olabilmesi için gerekli olan bir duruştur. Yaş fark etmeksizin, bir bireyin atasının izinde giderek kendisini sergilemesidir. Sessizler görülmez; görüntüsü net olmayanlar duyulmaz.
Sevgi, saygı, yol ile.