Kaleme aldığım yazılarımın başlık kısımları hayatımın içerisinde süregelen durumlardır. 

Bir işin insana iyi gelmesini önemserim. Bir hobinin mutluluk vermesinden yanayım. Bir işin heyecanlı hatta bazen komik olmasından yanayım. Maneviyatlı şeyleri de değerli bulurum. Bahsettiğim değer en üst kademeden devam eder. İnsanları bir zaman sonra affetmeyi, kötü düşünceden kopmayı kendime iyilik olarak sunarım. Kimi affetsem o kadar çok hafiflerim. Özür dilemeyi, hatayı kabul etmeyi rahatlatıcı bir eylem olarak algılarım. Bazen ise ihsanımı kaybederim. Anlık öfkelenir, öfkenin tutunamayan kısmında yol alır ve geri dönüşü olmayan (her şeyin bir dönüşü vardır) zararlar veririm. 

Her şeyin geri dönüşü de olur bu arada. Cam da toparlanır, ıslak bir havluda. Nasıl olur biliyor musun? Anlatıyorum. 

İnsan kendini açıklayamayı bilirse. İşin içine yalan, işin içine doğru katması mühim değildir. İnsan kendini anlatmayı becerebilmelidir. İnsan kendini anlatabilidiği takdirde tüm günahlarından bile kurtulabilir. 

İnsan konuşmayı öğrendiğinde anlatmayı da bildiğini düşünmemelidir. Anlatmak ile konuşmak arasında uçurum vardır.

Kitaplarda ki karakterleri dinleriz, anlatıcılar vardır, filmler, tiyatrolar, iş toplantıları, eğitimler bir yerlerde dinleriz sürekli, sürekli , sürekli. O durumda ki ses, bizim ağzımızdan çıkan desibel, ortamda ki rekoru kırıyorsa, biz konuşabildiğimizi, biz dinletebildiğimizi fark ediyorsak işte burada anlatıcı olduğumuzu bilebiliriz. İnsanları dinletene kadar hayatın çok sıkıcı bir yer olduğunu düşünüyorum. Bu yaşlı bir amca ile teyzeye bile geçerli bir noktada. Sizi dinleyen olsun ama ünvanı olmasın. Eğer hayatınızda hiç anlatan kısımda olmadıysanız,üzgünüm bugün eğlenceyi doruklarda yaşamamıssınızdır. İnsan varlığı biraz narsistir. İnsanlık değildir ama insan öyledir, öyle de olmalıdır. Bugün yaşayan yarın yaşamayan varlık olabilme ihtimalinde kimsenin kendini çok da alçakgönüllü tanıtması, çok saf, çok iyi tanıtması nefes alan diğer bireylerin umurunda değil. Kimsenin iyi insana, kimsenin saf insana tahammülü kalmamıştır. Herkes kendisi gibi bir amaç peşinde, ne istediğini bilen, yargılarda suç sayılsa bile hayalinin peşinde giden, kendini anlatan insanlara ihtiyaç duyuyor, her şey hayalin peşinde de olmayabilir, para, aile, kadın, başarı, erkek, mutluluk veya seks, ün, eylemi peşinde kendini belli eden herkes doğru karşılanıyor. Herkes özgünlük peşinde tam da olduğu gibi. Kendini kanıtlayan herkesin her şeyi paylaşmak özgürlüğünü defalarca gördüğümüz gibi. Garip değil normal. 

Nerden geldik buraya? İyiyi yapma eyleminden. İhsan olmak istemekten. Bağışlayan olmak istemekten sözlük tabiriyle. 

Ne olmak istediğimizi, anlatma becerimizi kullanacağımız yeri de seçmede önce son bir eylemden geçeceğiz. Anlama eylemi.

İnsanlar anlama eylemi da vinci şifresi gibi. 

İnsanlar anlanır ama kabul edilmeyebilir, insanlar anlanır, yadırganmayabilir. İnsan anlatabildiklerini beceremediğinde bu olur. Anlatmaktan kaldık yine. Önce anlamak mı anlatmak mı? 

Anlatmaktan başlamadan hayat başlamıyor fikrimce. Çünkü anlamayı, anlamanın bile anlatmayı bilmekten doğduğuna inanıyorum.  Hiç anlatmamış birinin yazgısında kaybolmak istemem. 

İhsanı veren güç, söz almayı da nasip eylesin. 

Sevgi, saygı, yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir