Bilimsel olarak 2*2=4 eder ama bazı profesörler bunun üzerine araştırmalar yapmış, “2=2:4 mantığının aslında doğru olmadığını ama ne olduğunun da belli olmadığını” söylemişlerdir.

Konumuz aslında ne iki ne de dört. Konumuz; insanın çalışmasıyla, üretmesiyle, paylaşmasıyla, dağıtmasıyla kazandığıyla, “-malıyım, -nacağım, -cağım” sonlarıyla biten cümlelerin hayat boyu uyuşmayacağıdır. Gel sana çok net bir şey söyleyeyim: “Neyi aklından geçirdiysen o an yap, yapamadıysan o saat yap, yapamadıysan o hafta yap, yapamadıysan en geç o ay içinde yap.” Eğer yapamadıysan, vaktin yetişmediyse lütfen sil aklından o düşünceyi. Taşıma onu, yorulma, yıpranma, kendini onunla oyalama. İnsan yapacağını o an yapar. İnsan ister ve yapar. Benim mantığım budur, başkasını kabul etmiyor.

Zaman size Tanrı tarafından verilmiştir. Ben bunu saat, hafta, ay olarak gördüm. “Dilim dilim erteleme, ayarlama, düzenleme kabul edilebilir” dedim ama aslında bunun bile gereği yok. Her şeyin son dakikasının hesap vermek olduğunun da farkındayım. Ben, aklından geçen şey ile sahaya çıkardığın analizindeyim zaten. Analizin olduktan sonra sen onu yaparsın. Benim söylediğim şey: hiç yapamayacakken lafa dalmamak. Yapan için zaten 2*2=4 olacaktır. Ama onca sohbet, onca zihni meşgul ettikten sonra “aslında yapamayacağını biliyorduk” cümlesiyle üstüne gelen birinin dokundurması, hiç de iyi değil.

Cem Yılmaz bir YouTube kesitinde şöyle diyordu (birebir aynı olmamakla beraber):
“Elalem ne der deme diyenler var. Ama elalem bir şey demese, sen de elalemi (sen, ben, onlar) hiç saymasan nasıl doğruyu bulacaksın? Bir noktada biz bizeyiz, tabii ki biraz da ‘elalem ne der?’ diyeceksin. Onun hafif korkusuyla hareket edeceksin.”

Cümle tam olarak bu değildi ama benim anladığım buydu. Ve farkındalık uyandıran bir noktaya bastı. Aslında hepimiz “elalem ne der?” korkusuyla yaşıyoruz. Cem Yılmaz’ın söylediği şey bunu bir nebze açığa çıkarmış. Ama sosyal medyada “her şeyi yap, her şey özgürlük” algısı yaratanlara da bir nevi lafı yöneltmiş. Çünkü bugün “elalem ne der?” demeden yaşasak o kadar kötü olabiliriz ki… Doğru, elalem ne der? Biz kiminle komşuyuz? Kiminle iş yerinde, kiminle okulda, kiminle toplu taşımada beraberiz? Ayağın yere sağlam bassın, ahlakın doğru, vatandaşlığın güvenilir olsun, elalem gerçekten ne der?

Utanmamızı kaybetmeyelim. Bence konu buraya kadar geliyor ya da ben buraya kadar çekebiliyorum. Çok da ileri gitmeyeceğim ama bir gezegeni paylaşıyorsak sınırlarımızı bileceğiz. Kendi alanımızda kimsenin duymadığı yerde bile yaşayan bir canlı topluluğu var. Ağaçlar var, yakmayacağız. Hayvanlar var, öldürmeyeceğiz. Hiç duyulmayan ama canı olan milyonlarca canlı var.

Aslında tek değiliz, hiç değiliz. Düzgün yaşamayı öğreneceğiz. Kendimize gelirsek; neyi başarmak istiyorsak harekete geçeceğiz. Nasıl mutlu olacağımızı bilmiyorsak çalışarak (kendi zevklerimiz üzerine) mutlu olmayı kabul edeceğiz. En iyi oyunda bile mutlu olmak için azim gerekiyor.

Şimdi seni sevdiğin herhangi bir şey üzerine harekete geçmen için beklemekteyim. Unutma, elalem ne der; vatandaşlığını koru, mutluluğunu ürettiklerinle kazan.

Sevgi, saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir