Bu başlık tüm yazarların savunmalarında ‘Dile Kolay’ deyimini sergiler.
‘Dile Kolay’ deyimi ise TDK tarafından şöyle açıklanır: “Söylenmesi kolay ama yapılması ortaya konması ya da katlanılması çok güç bir durumdur.” Yani insan söylemedikleriyle çarpıştığı yere gelmiştir burada. Kaleminden utanmayacaklar yazacaklar, defterinin kirlenmesini, şarjının isabetsiz bir yerde yazılarını yok etmesini dert etmeyecekler yazacaklar. Kazanç gözetmeyenler yazacaklar.

İnsan önce kendisi için yazmalıdır. Kendi için yazan insan yazılarında oynama yapamaz. Çok uçamaz, çok göçemez, dibe değemez. Her bir cümlesinden korkar, bir kanıttır çünkü. Yazı, konuşmak gibi değildir, hesap sorar. Uçup gitmez, karşına dikilir hayatını yüzüne çarpar adeta. Tabi eskiye oranla konuşmaların havada kalmadığı bir teknoloji de gelişmiştir. Sokak hayatlarına kamera inmiştir. Dil söylerse, arşiv burada hatırlatır. Herkes her anında kameraya ihtiyaç duymasa da devletler toplumu kontrol halinde tutmak için bu bahsettiğimiz sokak kameralarına ihtiyaç duyar. Hayat şu an kameralar önünde olduğu için istatiksel oranda günlük tutumu gün geçtikçe azalma hissayatında olduğu gözleniyor, en azından çevredeki insanlarda böyle bir hava hakim. Peki günlük böyle bir şey midir? Kamerayı elinden bırakmayanların hakim olamayacağı bir şey mi? Bence günlük bir insanın güven uykusudur. Kamerası olsa da olmasa da yazar o güvene muhtaç insan. İçini döküyordur ya da içini açıyordur. Düşüncelerini, fikirlerini topluma yaymaya uğraşıyordur. Kendine güven veren insan, devletini bile güvene almıştır. Ya kurtarışa taraf olmuş, ya kaçışa bilet kesmiştir. Kararları nettir.

İnsan yazdıkça insanlara yakınlaştığını zanneder ama gerçeği uzaklaşmış olmasıdır. Çünkü sorun yaşadığı konuların çözümünü bulmuştur. Sorun fark edilene kadar dipdibe gezeriz. Bir kişinin sorunu çözülene kadar dipdibe dururuz. İşte o sorun çözüldükten sonra kendimize yeni yuvalar ararız, yeni tatlar isteriz. Lekelenen bir gömleğin iziyle kimse ütülü olmak istemez.. O leke gömleğin rengini alsaydı burada hikaye değişmişti. Çünkü insanlar değişime inancaktı. Kimse leke farketmeyecekti. Değişime inanmak baştan başlamaktır. Eskinin değişeceğine inanmakta bir yazar ütopyasıdır. Ya lekeye bürünür başkası olur ya da lekeyi kabullenir köle olursun. İşte uzaklaşmak buraya kadar gelir.

İnsan yazı yazarken üstün körü gitmemelidir. Yaşadıklarını da yazacaklarını da anlayacağı yaşta başlamaz genel de insanlar ama her yaşta devam ettirebilirler. Bir alışkanlıktır fikrimce. Sonradan kazanılabilir, ilhamı yayabilir bir duygudur. Detaylar geleceğe taşınır, belki bir araba plakası bile dil ucuna geldiğinde söylenmesi için çaba verir insanoğlu. Bir kağıda, bir deftere açıp bakar. Doğru bilgiyi hatırlamak ne kazanç kapısına dayanıyorsa doğru insanı hatırlamakta ‘cennet kapısına’ dayanıyor diyebiliriz. Cennetin tabirini, insana sunulmuş en yüce yer olarak alıyorum burada. İnsanın içine yücelik koyuyorum.

İnsanların yazı değişkenliği vardır. Yazarken müziğe kaptırılan birkaç anda hesapsız satır aşağı inen kelimeler olabilir. Bu biraz müziğin sözlerinin birkaç yerde aynı olmasına rağmen bazen volümü aynı sözde farklı sırada daha kuvvetli söylemesiyle özdeşiyor. Biraz odaklanma problemi yaşayan insanlar için iyi diyebilirim. Tüm gün hayat içinden çıkan gürültüden rahatsız olup, bir anda son sayfaya kadar geldiğini görmek, insanı anlaşılır bir yere getirir, geceyi tamamlatir. Aynı şarkıda ise susmak, basamak düşmek, geceyi aydınlatır.

Yazar için konusu olan bir yazıyla, hobi için yazmak birbirinden ayrışır. Sosyolojik konular edebi veya felsefi barındırmadığında genele taşınır. Burada, genel odada, gündemi takip eden konular, gazeteciler, seyahat, otomobil, konaklama konuşulur. Hobi ise karalama istiyatıdır. İnsan karalama biriktirdikçe, insan dostu, sevgilisi, ailesi için yükselebilir kalite ortaya çıkar. Çevreye duyurular yapılmıştır. Her koldan bir yetenek kuşanı sarmıştır. Bir alanda yer bulamayana yeni yer açılması kısmet olmuştur. Devamı bu sayede gelir ve yenilik ile tanışılır. Hayırlısı derler..

En başında hikayemiz ‘Dile Kolay’ gözükmeseydi burada duracağımız zaman hayat bir son göstermeyecekti. Zorluk anlaşılabilir kılınmadı. Gidenler dile kolay gittiler, kalanlar sustular. Sadece yazanlar, yazdıklarını farkettiler. Söylemlere uzak bir savaş açıldı. Fark edilsin istendi.. Yazmaya kalktıkları yerlerde vuruldular.. Birkaç kelime dayak yediler. Dile, kolay, değildi. Bittti..

-Samet Evren Ayçiçek

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir