Kışın son günlerini yaşadığımız bir tarihin içinde yaşama günaydın derken sıcak bir hava ısısıyla gözlerimi açıyorum. Aylardan şubat olduğunu düşündüğümde biraz şaşırıyorum çünkü önümüzde marttan, bahardan çok bir yaz mevsimi varmış gibi renk hakim gökyüzüne. Güneş o kadar turuncu bir renkte ki bugün, pencerenin vasvasından sadece ışığıyla değil ısısıyla da sızıyor. Hem de oldukça iyileştirici bir ısıyla bunu yapıyor. İnsanı sevmek gibi bir sıcaklık, yormayan, gülümseten bir renk hakim ruhuma. Mutluluk sanki sadece bugüne değil bir ömüre hakim olacakmış gibi de kararlı. Üstümden yavaşça kaldırdığım yorganım hiç bu kadar ısınmamıştı bu mevsimde. Gözlerim hiç bu kadar uyanırken tebessüm etmemişti. Baza başlığıma sırtımı dayadıktan birkaç saniye sonra bir damla suya uzandım yanımda bulunan komidine doğru. Çölün ortasında bisiklet sürerken bir pedal atamayacak halde olduğun ama durup bir yudum su almakla yüzlerce kilometre daha gidebileceğin bir yudum bu. Sevginin insanı acıktırdığı, susattığı bazı kitaplara işlenmişti. Sevginin sağlığın yönetmeni olduğu ise biraz tozlu rafların yazarlarına ait bir sözüydü. İçtiğim su aynı zamanda yeni bir günün ilk hareketiydi benim için. Kaslarımın ilk çalıştığı an. Bedenin hareket halinde olması unutulan bir duyguydu, kendi yumruğuna can veren bir toplumdu, bir kavgaya müsait ama +1 olmanın hepimizin yaşamına ait olacağını unutanda bir coğrafyaydı. Beslenmesini kaçıranlar da vardı çift taraflı yaşayanlardı. Eğitimliler naif, mütevaziydi ” Babaannem, yükseldikçe küçül evladım”derdi. Ruhumuzu yaşatmak için sevgiyle uyanmayı dilemeliyiz, bedenimizi yaşatmak için bir damla su bir parça ekmek yeter bir güne, fazla büyük hesapların olması gerekmezdi. Bir sabahtan ikisinide alan bir insan hayata şanslı doğardı. Şansı yaratmak ise güçlü olmaktı, kişi bunu bilirdi. Özgürlüğü konuşanlar teslim olmayanlardı. Artık bedeni taşıyacak ayakları yere basmanın zamanı. Evin tüm kapalı perdelerini aralamak, günaydın demektir ahaliye. Gülümsemek zaruri olmalıdır asansör kabinde. Topluma şart artık kötü anlarda değil iyi anlarda koşulmalıydı. Değişim isteyen bir halk hakimdi.
Bir kapı sonrası havayı selamlamak gününü iyi geçirceğine delâlettir. Kimdir ki renkleri fark eder hayvanları besler, kimdir ki çiçekleri sular, fakire ekmek sunar, kimdir ki turuncuya sevgi besler, aşkı selamlar. Merhaba, bonjour, hello ve birçok dilde yeni bir insanı selamlayabilen bir kelimeyi kullanmak, bunu becebilen olmak, dünyaya ait vatandaş olmak demektir. Beyazı, kumralı, esmeri, turuncusu bir olmaktır dünyaya vatandaş olmak. Kendini geliştirdiğin her saniyenin bu dünyaya katkısı olmaktır oda ‘dünya vatandaşı’ olmak demektir.

Kendinizi dünyaya iyi bir varlık olarak sunun. Ailenize, sevgilinize, arkadaşınıza, patronunuza yapacağınız her iyilik ‘aptallık veya iyilik’ değildir. Adınızdır. Her işiniz her bir hareket adınızdır unutmayın. İleriye taşıdıklarınızda, geride bıraktıklarınızdır. Adınızı ne övgüyle ne yergiyle kirletin.
”Sade bir vatandaş olarak dünyaya veda edin”

Turuncuya aşk besleyin.

Sevgi saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir