Toplumumun ahmaklığı üzerine konuşmak istiyorum bugün. Benim toplumum her gün nasıl daha fazla kötülüğü yaşatabilirim, kendimle beraber çevremdeki herkesi içinde nasıl barındırabilirim düşüncesiyle uyanıyor. Kendisine katkı sağlayacağı maddeleri bir kenara bıraktım lakin kötüye uyanan kişi, sevgilisini, arkadaşlarını daha da maneviyat duygusunun yüksek olduğu çocukları, geleceğe miras kalacak evlatları ve tecrübeli yol göstericileri yalnızca bir dakika hatırlamak istemeden güneşin önüne siyah bir çarşaf seriyor adeta. Sadece bugün için yaşayan ve bugün yaşadığı mutsuzluğun neden kaynaklandığını çözemeyecek akıla sahip olduğu için kendini de hala iyi zannediyor. Çarşafını beyaz, karanlığa yıldız olduğunu zannediyor.

           Her gün gündem olan yaşama ait bir sebep bulundurmayan, gülümsemeyi hatırlatmayan, insanlığı kadın ve erkek diye ayıran, hayvanlara, doğaya can hissiyatı vermeyen aşağılık konular üzerine okuduğum sosyal medya yorumları, televizyon ve yine sosyal medya kanallarında izlediğim röportajlar benim ve benim düşüncelerime eşlik eden insanlar için, bu ülkenin içinde okuduğundan, izlediğinden kendine bir pay çıkaranlar için kendi varoluş çabasında sürekli tekrar eden bir çarpışma yaratımı demek. Üretkenliğini, bilgilerini,sevgiyi doğduğu kentten çok uzaklarda yaşama hissayatı, sadece ‘bir zamanlar’ geçmişe tatlı hatıralar bırakmayı arzuladığı bu durumda geldiği en önemli nokta her gün yaşadığı çarpışmada birkaç kilometre daha uzağa gittiği ve bu toplumun kentini ve bu toplumun gittiği gelecek de haritada bir yer görememesinden. Düşündüğü şudur ki bir ülke sadece bayrağı, devleti, ordusu, barındırdığı nüfusu ile varolmaz. İçinde döndürdüğü asgari geçimi ile yıllar boyunca ayakta kalabilir evet ama burada üretimden uzak geçirdiği 40 yıldır süregelen durumu önce gelecek yıllara yetişebilme düşüncesinden kendisini ve toplumu vazgeçirecek ve olay örgüsünün devamında geçmişini hatırlamaktan sıkılacak ve her gün yargılamadan, ezmeden insanı ve canlı olan tüm olan değerlere bir renk, logo yakıştırmadan hayatına devam eden insanları tek tek kaybedecek. İşte bir toplumu ayakta tutan bu insanı kaybeden bir ülke gittiği bir yolun sonuna artık gelmiş demektir, bu ülke artık sadece hatıralarıyla kalmış demektir. İnsanları sadece farkettirdiğiniz de gören bir toplumun, işçileri sadece ölümün kıyısında kurtaran, kadınları yıllardır ‘üretmeye, gezmeye,konuşmaya’ hasret bırakan ve hala bunu destekleyen yeni nesiller üretmek için çabalayan bir toplumun ayakta kalması gereken bir bayrağı artık yok olmaya mahkumdur. İşte silinecek bir ülkeden dün uzaklara gidenler, bugün çarpışmanın ortasında kalanlar ve gelecekte farkedecekler siz bugün kimliğinizi ve yaşama ait insani duygularınızı yerlere bırakmayan insanlarsınız. Çünkü siz hakkaniyetin içinden gelenler ve gideceğiniz yer de bir din, bir tanrı aramayanlarsınız. Son olarak söylemek isterim ki bu duyguların insandan çıktığını unutmadan önce kendinizin varolduğu, kendinize yaşamanın yakıştığı hal ve hareketler gittiğiniz yerlerde sizi en tepede tutacak ve toplumun hakikatine göre bir yerlerden uzaklara daha gitme duygusuna kapılmayacaksınız lakin eğer gittiğiniz yerler bu duygulara uzak olduğu sürece kırmızı,beyaz,yeşil renk farketmeksizin önce ülke sınırlarından, sonra yaşayan toplumlardan sonra da kendiniziden en uzağa kaçmak zorunda kalıcaksınız, buraya kadar inandığımız duygu yaşadığımız nüfus kadar bozulan yaşamdan uzaklaşmaktır isteğimiz, eğer bu duygunun kaybolumu tek tek her sınıra ulaşırsa ve o sınır artık yok oluşuma gidicekse yine  o bayrağı en tepede bıraktığımız halimizle bu dünyadan göç etmek bize en yakışır kıyafet, en yakışır makyaj, en yakışır kişilik olucaktır. Uzakların iyi hissayatına, iyi insanlarını tanıma düşüncesinden kopmadan, göreceğimiz her türlü musubette önce kendimize güvenerek, kendimizle o yolculuğa başlayalım. En büyük kalabalığı yaratan insanlar düşüncelerinde yaşayan insanlardır, unutmayın ki siz var olduğunuz sürece kimsesiz kalmayacaksınız. Sevgi, saygı ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir