İnsanlar hayatlarında aradıklarıyla var olurlar. Çünkü var olmak eylemi aslında bir gerçekliğe katılmak anlamını taşır. Yeryüzünün en hassas noktası ise kendisinin ciddiye alınmasıdır. Eğer hayatı ciddiye alarak büyüyemiyorsanız gelecek yıllara sorunlarınızı taşıyorsunuz demektir. Yeryüzünü ciddiye çok minik zamanlarda başlıyor. İlk öğretmeninizden aldığınız ilk ödev dahil hayatın ciddi ve hassas yüzü fikrimce. Adeta bir kartopu gibi sizin aldığınız rotaya göre büyüyor ve ya 20’li yaşların ortasında kafanızdan aşağıya sert bir şekilde dökülüyor ya da yanına geçip birlikte poz veriyorsunuz. Başardığınız her şeyin çok küçük yaşlardan geldiği apaçık. Başarısızlık ise yaşam standartlarınızın değişmesi ile alakalı daha çok. Eğer siz çaba veren ve ulaşamayan biriyseniz, buna gerçekten inanıyorsanız, kendinize tüm çuvaldızları batırdıysanız o zaman çevreniz, ülkeniz sonrasında ise kader yazgınıza bakılarak siz değerlendirmeye alınırsınız. Yeryüzünün hassasiyetini anlamış ama yinede istediği noktaya ayak basamamış insanlar için elbette ön yargıları kırmalı ve onları gelebildikleri yerler için takdir etmeliyiz. İnsan her an takdir edilmelidir. Sadece başarı odaklı nesnelerimiz, sanatlarımız, sporlarımız, teklonojik buluşlarımızı beklememelidir topluluklar. İnsan, insanın iyi bir hareketini gördüğü, eyleminin iyi olduğunu hissettiği, yardımsever, insansever, hayvansever, çevreci, tüm iyi eylemlerde başka insanlar tarafından takdir edilmeli. Sadece üstümüze yapılan iyiliklerde edilen teşekkür ise bizim gördüğümüz ama bize yararı sağlanamayacak olan durumları da kapsamalı ve o noktada yine iyi bir insan olma eylemi için karşıda ki kişiye teşekkür edilmeli.

İnsan hayatında aradıklarıyla var olur demiştim yazının başlangıcında. Bazıları müzikten alamadığı zaman müziği kapatır, bazıları filmin ortasında keser izlemeyi, bazıları yazı okumayı, bazıları kitabın son sayfasına gelmeden kapağını kapatır. Bu kişilerin ilk yolculukları arayış üzerine olmuştu nitekim.İnsanın aradığını bulamadığında eylemi değiştirmesi mi daha iyidir kapatıp kabuğuna çekilmesi mi? İşte burada kapatılan eylem yerine farklı alandan eylem konulacaksa değişmesi önemlidir, eğer bir eylemin içinde ki kalitesizlikten mutsuz isek onu kapatıp çıktığımız yolculuğu kesmek gelişimimize adeta taş koymak demek. Çünkü elbet biz tüm yolları istediğimiz gibi yürüyemeyecek olanlardanız. Bazen bir restauranta tek atış yaparız, eğer yemekten memnun değilsek aynı ücrette bir daha yemek söyleyemeyiz. Bu söyleyemecek olmaktan değildir bazen, bu kendi kendimizi cezalandırmaktır. Aslında birazda kendimize saygımızdır. Hayatın cıvıklığı içinde büyümemişsek her istediğine her zaman ulaşan biri olmamışsak beğenmediğimiz bir yemeği değiştirmek istemeyiz. Öyle ki artık yeni gelen yemek bile bize tat vermeyecek hissederiz. Çünkü odağımız ilk yemeğiydi. Onun ücreti bizim için önemli değildi, orada en heveslendiğimiz nokta onun tadıydı şimdi ise fiyatını çıkarması ve karnımızı doyurmamız. Eğer ailesi zorluk içinde büyümüş bir çocuksanız, şimdilerde ki durumunuzu iyi varsayarak konuşuyorum, bizim iki kez karnımızı doyurmak bizi daha mutsuz kılar. Biz kendimize verdiğimiz ikinci engel ile daha iyi hissederiz. Bu hikaye ise her zaman her noktada geçilecek bir şey değildir tabiki ikinci tabaklar söylenir ama bu ara bir çizgidir ve bugün gelmediyse bile elbet başımıza gelecektir ya da hiç yaşamasak bile yaşayanı bilmek bir tecrübedir. O an ne yapacağın hakkında fikir sahibi olmaktır.

İnsanlar evin içerisinde alakasız misafirlerden bazı bilgileri öğrenir. Sonra sabahın köründe arkadaş ortamında bunu pazarlayabilir. Bunu isteyerek yapmaz bir ortaokul öğrencisi veya lise öğrencisi ama duyduklarını anlatması arkadaş grubu içerisinde ona karşı farklı bir bakış uyandırır öyle ki bazıları der ki nereden biliyor ki bu bunları? İşte o kısım hayatın her alanında olacak ve siz ne kadar sohbetin içinde kalıp, sohbetin ritmini aramayıp, sohbetin her konusuna katılmayacak olsanız da dinlerseniz bu bahsettiğim kişilerden biri siz olursunuz. Öyle ki bu bazen özgünlük getirmez, ortam da bilgisizlik hali bile getirir. Herkesin duyduğu ve bildiği bir şeyi tek sizin bilmiyor olmanız da yine sohbetin içinde olmadığınız bir akşamüstünden kaynaklanır. O bilgiyi sunan sohbet insanları da tabiki alimler değil, bir akşamüstü anane oturmasında konuşan, teyze, dayı, amca veya yan komşularınızdan biridir. İşte bazen aramakta değildir, bulunmaktır bize kazandıran..

Hayatı aramak dediğimde bazı insanlar bunu yorgunluk olarak adlandırabilir. Nereye kadar diye de sorabilir. Bunu tek yolla düşünmemek lazım. Üst mısra da dediğim gibi bazen aramak, bulunmak yerine geçer. Yani sadece tekdüze düşünmemek gerekir demek istenileni. Yazar bir yolu açarken içerisinde onlarca kavşağı da yansıtmak ister. Bazen göz ile görülür başarır bunu bazen cümlelerinin arasına saklar. Bazen bulmaktır bazen görmektir ilerlemek. Tek gerçeklik ise yerinde sayan bir kişi olmak istememek. Gerçekten içinizde bir eylemsizlik varsa ama bu dönemlik değil hayat boyu kendinizi böyle hissediyorsanız ve böyle gitmesi de sizi rahatsız değil daha çok huzurlu mutlu hissediyorsa sizin böyle kalmanız bu toplum için daha yararlı. Bu sizi ayrıştırmak değil bu arada. Bu toplumun istediği şey, herkes kendi nasıl mutlu hissediyorsa o noktaya yol alsın, varsın, uğraşsın, yerinde saysın veya herhangi bir denemeyi yapsın ama insan huzuruna ersin. İnsanın huzuruna ermesi, teker teker sokak battaniyelerinin toplanması, kayıt toplayanların fabrikaların geri dönüşümünde çalıştırılması, soğukta iş yapan insanların kapalı alanlara girmesi, sıcaktan bayılan tarla işçilerinin serinliğine bir çözüm üretilmesi gibi konulara bağlıdır. İnsanlığın tümü huzura ererse toplum huzura erer. Bir devlet çatısı altında yaşayan bizlerin ise en büyük problemi yetkililerin çalışması, insanı kalkındırması ve insanın da çalışarak toplumu yaşanabilir refah bir hale getirmesi. Eğer bir gün devlet yetkililerimiz şunu anlayabilirse, bizi savunan insanlar şunu anlayabilirse inanıyorum biz daha iyi yerlere geleceğiz Sadi Şiraz’ın sözüyle anlamalarını istediğim düşünceyi söyleyeceğim:

“Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer bağlayıp bir kişinin karşısında ayakta durmaktan iyidir”

İşte tüm mesele budur. Ne yapıyorsak kendimizin olmalı. Hayatı, özgünce arayanlara, bulunanlara, görenlere selam olsun.Sevgi, saygı, yol ile..

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir