İyimserlik ile iyilik karıştırılır. İyimserlik, kötüye dönüşümün hazırlık evresidir. Bu noktaya iyi olmaktan gelmiştir. İyilik kendini ifade ederken iyimser gözükmeye bırakarak ‘kötülüğe’ geçiş yapar. Hayatta hiçbir şey siyah ve beyaz kadar keskin değildir özelikle insanoğlu vicdan muhasebesine sahiptir. İyinin gerçekten kötüye dönüşümü oldukça olumsuz yaşanmışlık gerektirir. Üstünde bir ömür taşıyacak yeni hastalıklar haberci olur bu dönüşümde. İnsan iyimser olduğu ilk gün kendini yorgun hisseder. Tarafı tam oturmamıştır çünkü. Hakkında açılacak tartışmalara orta yol ile ilerlemekte kendine saygısızlığı migren hastalığını doğurur. Günler onun için oldukça yavaş akar. Taraf olamayan herbir kimse tarafsızlığını sonucunu taraflılardan daha ağır öder. Hayat bu duyguları bilir ve kullanır. Bu yüzden hayat acımasızdır. Seni iyi insan kalma noktasında tutabilecek yerleri mevcutken sana söylenmemiş ama üretilmiş hayali cümleleri anımsatır. Hâlbuki anımsamak için yaşanmışlık olması gereklidir. Bu yaşanabilirliği yaşanmış ve zor da kalmış bir duygu ile insana yansıtır. İnsan ‘ya öyle olsaydı’ cümlesinden daha farklı ve gerçek bir duyguyla tahrik olur. İnsan iyiyi kaybedeceği gün söylenmemiş her şeyi söylenmiş kabul eder. Netlik burada ortasını bulur ve hareket başlar. İyimserlik genelinde ad olarak kulağa kötü gelmez ama içinde toplumun kabulünde olmayan ‘sinsiliği’ bilhassa barındırır.
Peki iyimserliği burada tanımladıysak ve bundan önceki yazıda kötülüğü de size aktardıysak ‘iyilik’ bizim açımızda nedir ve nasıl başlar?
İyilik bir tecrübeyi duymadan, görmeden, tatmadan insana, doğaya, tabiata dair her şeye cesaretle ve çıkarsızca koşmaktır. Kötülük tarafından kazanılan tecrübeler veya çevremizde gördüğümüz olaylar ile iyiliğe dönüş hak dediğimiz ve saflığı barındıran (saflıktan kastım tertemiz olmak) iyilik değildir.
Bir okulun öğrencilerinin tümünün aynı derecede mezun olabilmesi mümkün değildir. Matematik bunu gerektirir ve hesap yapar fakat bir okul öğrencilerinin tümünün kendi içlerinde kavgasız yaşaması, eğitimcilerin saygılı olması mümkündür. Çünkü burada matematik değil ahlak duyguları devreye girer. İyilik tecrübe edilmez ama iyilik küçük yaşta öğretilir. Anne, baba, kardeş iyilik penceresinde toplumdan sonra gelebilecek bir durumdur benim gözümde. İlk iyilik duygusu bana göre yabancı ile pekiştirilmelidir. Çünkü aile içinde bir kan vardır ve hikaye orada bambaşka bir konuda işlenir. Aile içinde bulunmayan iyilikte keza anlamlı değildir. Yabancı tarafından öğrenilen ve pekiştirilmesi yapılan iyilik evde yerini bulmadığında ve bu aile ile yabancılar karıştığında ortaya çıkan sonuç bazı kimseler tarafından ele verilir ve hepimizin belki de duyduğu bu insan ‘el iyisi’ sonucu ortaya çıkar. Her şey bireyselliğe döndüğünde ‘el iyisi’ olmamak ahlakı temsil eden ana bir düşüncedir benim gözümde.
Kalabalık toplumlarda iyinin ayrıştırılması nasıl olur? Çevrenizde eğitimli ve eğitimsiz, hobili ve hobisiz, tecrübeli ve tecrübesiz olarak kümeler yaptığınız insanların ortak payda görüşü size siyasette, insan haklarında, hayvan haklarında iyiyi inanmaya ikna eder mi? 140 karakter en çok beğeniyi alırsa o iyi bir akımmıdır? Gerçekten hayvanlara bir kap suyu görev bilinciyle mi yaparak mı gerçekleşir iyilik veya lgbt’li bireylerin renklerine aşık olarak mı iyi olunur. Benim için iyilik insanın kendi içinde düşündüğünü özgürce söylemektir ve bazen susmaktır. Yani kimselere beğenilme veya dış tarafta küme halinde değerli bulduğu insanlardan kopmamak için yapılan herhangi bir eylem, gösteriş içinde olmamaktır. Bir kap su koymayı gerçekten ‘korku’ ile yapamamak bir haktır. İnandığı dine baskıyla ‘susmak’ haktır. Bunu doğruyu açıklayarak veya tamamen susarak gerçekleştiren doğru iyiliktir fikrimce. Susmaktan kastım nedir biliyor musun peki? Kimseyi etkilememek keza konuşurken de bu benim fikrim diyerek kimseyi zan altında bırakmamaktır yine iyilik.
Hayatta herkesin tanıttığı herkesi koyduğu bir küme vardır. Dönemler değiştikçe oraya giren çıkan insanlarda değişir. Bu insanları kümeye ayırmak iyiliği kaybetmek değildir ama bu insanların etkilediği bir küme elemanını görmek ve ona yapılması gerekenin içinde ki doğru olan şeyi söylemek yani herkesi içinde ki vicdanla başbaşa bırakma tavsiyesinin verilmesi gerçek temiz iyilik.
Elbette insani hayranlıklarımız, ilham kaynaklarımız,yönelimlerimiz olacaktır. Bunu bu yazıda bahsettiğim ‘içinde bul iyiliği’ anlamıyla kimselerin ilhamını almamak gerektirmez. Konu bütünlüğünü gör ve ilham aldığın yerle sana başka yanlış bir düşünceyi savunan senin ilham kaynağını orada kabul etme. Her şey doğru yerde doğru insanla oturtulmalıdır.
Bu gerçeği kazandığınız her iyilik sizin geleceğe bir fidanınız olacak. Bir zeytin ağacı kadar faydalı olmadan göçmemek gerek.Lakin yine de bir zeytin ağacı ile kendimizi karşılaştırmamak gerek çünkü ‘o büyük bir iyilik’ ama gelelim ki onu hatırlatmak onu tebessüm ettirmek demek. Kendinizi bu duygunun içinde tabiata bırakileceksiniz. Kendinizi kimseye sıkmayacak, migren ile hiç tanışmayacaksınız. İyilikle rahatlayacaksınız.
İyi kalın. Sevgiyle kalın. Yol ile kalın.