İnsan davranışlarının bölünebilirliğini, çoğabilirliğini, değişebilirliğini kendimizle tecrübe ederek öğrenmeliyiz. İnsanların düşüncelerini renklere benzetmenizi istiyorum. İdealiniz olan düşünceyi mavi bir renge odaklamanızı ve asil olarak maviyi seçmenizi istiyorum.  İstediğim asil olma düşüncesinin sebebi mavi rengin tonlarının olması. Bilirsiniz ki mavi “buz mavisi, açık mavi, gök mavisi, lacivert, çivit mavisi (mavi ile mor arasındaki renk), gece mavisi gibi birden fazla renge çoğalabilir. Bu sizin idealiniz olan düşüncenin yol üstünde ki yedek planlarıdır, akıla maviye getirtenlerdir. Zirve sayılmasa da kendi yerinde bir zirve sayılan tepe gibidir, idealiniz olan düşünceye ulaşmış sayılırsınız, yolunuzu çizmissinizdir, başarıyı hedef almaktan geçip üretici olmussunuzdur, çoğalmıssınızdır, o bir olana, yani tek renge sahip olmak istemek, tek zirveye, tek ideale sahiplenme duygusu yolunda birçok dünyayı size aralamıştır. Buz mavisi dendiğinde maviyi anımsamak gibi bir düşüncenin yol üstünde ki başarısının ‘zirvenin adını hatırlatacağını’ bilmelisiniz.
İşte dönüyorum ki başa bir yola çıkarken hangisi olacağını seçmelisin. Sana düşüncelerin çoğalırkende, zirveye gelemediğinde ki veya zirveye kalabalık halde yürüyüş yaptığında karşılaştığın herkes seni o tek anlama ulaşmak için yolda olduğunu bilecek hiçbir kayıp yok hiçbir üzüntü yok hiçbir bunalım yok, çünkü üreticiler böyledir, beklentisizlik ile yaşarlar ve her an onlara değerdir, hayatı yaşamaya şans bulmuş, ölümden kurtulurken son dilediği yaşamakmış gibi davranırlar, ölümün kıyısına gelmemişler nereden bilsinler ki? Suçsuzlar, yaşamı tecrübe etmemişler ve artı bir cesaretini ağzını yüzüne bulaştıranlar.
Ya düşüncelerini eleyerek gidenlerdensen! Ya bölmeyi, eksilmeyi sevenlerdensen! Bir çukura takılıp tüm yoldan vazgeçenlerdensen..
Annem 2017 yılının yaz ayında ailecek yaptığımız bir yolculukta Marmaris’de bir güzelgahı çok tehlikeli bulup bizi araçla yarı yoldan döndürtmüştü. Bariyersiz uçurumlara takılıp, şimdilerde yok olmuş ama o zamanın yemyeşil ormanlarının pencere görevinde Marmarisin eşsiz mavisini yansıttığı denizi görememişti, kafasında kurduklarıyla, bir milim tekerin uçuruma gitmesiyle hayattı kazanma ve daha fazla yaşama tutkusu içinde ki böyle yorumlanmayabilir, korkular hep olabilir, bizi tehlikeden kurtardığını düşünerek baskıcı tutumla dönüşümüzü sağladı. 6 yıl aradan sonra o yolculuğa kendi motorum ve kız arkadaşım ile beraber çıktım. O an döndüğümüz yerde biraz duraksadım, durumu kız arkadaşıma anlattım, sonra manzaraya doğru baktım, içler acısı olan yeşile burkuldum ama maviyi orada yine gördüm, ben maviyi hep gördüğümü ve bir mavi uğruna birkaç milimetre tekerleği kaydırabileceğimi anladım. Aynı korkuyu yaşayacak kadar cesaretsizdim bence ama bana sunulan bir cesaretsizliği seçme durumum, korkum kadar cesareti seçme duygumunda olduğunu aklıma getirdim, doya doya izledim, izledikçe yol aldım ve gözlerimi bir pastel boyayla resim çizer gibi boyadım adeta ama burada gerçek olan mavinin korkular içinde de bana bıraktığı ben güzelim hissiydi, cesaretimi toplamış yola devam ettiğim an bunu doğruladım.
Düşüncelerinizi eksiltmeye kalktığınızda engeller çok kolay kalkar,  kimse yap diye yalvarmaz, korkunuzu görür, ama cesaretinizi görenler fazla fazla ‘yapma’ diye haykırırlar. İşte siz eksiltmeye mi çoğaltmayı mı seçiceksiniz? Onlarca rengin içinden  Avustralyalı araştırmacıların seçtiği en kötü renk olan “Yeşile Çalan Çamur Kahverengisi” mi olucaksınız yoksa onlarca güzel yeşil tonunu kapsayan bir motivasyon rengi mi?
Kötü bir renk olduğunu düşünmüyorum. Kötü bir rengin bir eşyayı güzelleştireceğine inanıyorum. Yani denemeyi ve deneyimlemeyi tercih ediyorum. Bazen de değiştirilebilir olmanın yanındayım. Kötüsemek yerine boyaları birbirine karıştırıp yeniden denemek, düşünceleri deyimiyle allak bullak etmek ve içinden çıkılmaz hale sokmayı sevdiğimi söylemek istiyorum. Her halükarda durmayan bir kişilik ve düşünce yapısı yarattığımı biliyorum.

O yüzden diyorum ki sen hangisisin?
Sürekli çözüme mi yönelik bir zirveye gidiyorsun? Sürekli soruna yönelik bir zirve mi hayal ediyorsun? En zor olan zirve en keyiflidir derler lakin ben de eklemek isterim akıla, bilime, ahlaka uygun zorluklar içinde tüm zirveler zevklidir, rekabetsiz, torpilli, bilinçsiz ilerleyen her şey en başa sarmaya mahkumdur.

SEN HANGİSİ’SİN?

Sevgi saygı yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir