Hakkımda

Merhabalar okuyucu kitlesi, yaşam yolculuğuma hoşgeldiniz. Öncelikle sizlere kendimi tanıtayım. Beni birçoğunuz rotasizevren kullanıcı adıyla tanıyor olsada uzun haliyle adım Samet Evren Ayçiçek. Kış yolculuğunun tutkunu olarak, 26 Şubat 1998 doğumluyum. Sakarya Üniversitesi/Spor Bilimleri Fakültesi mezunu, İnönü Üniversitesi/Gazetecilik bölümü 1. sınıf öğrencisiyim. Üç yılı aşkındır otostopla Türkiye’yi geziyorum. Gittiğim şehirlerde yeri geliyor çadır kuruyorum yeri geliyor otostopta evine davet eden insanların evinde konaklıyorum ve yeri geliyor couchsurfing kullanıyorum. Türkiye yolculuğumu tek parça halinde değil, kışın okulumdan hafta hafta devamsızlık yaparak, yazları ise tüm zamanlı olarak yapıyorum. Türkiye turumda şu ana kadar 81 il, 500’ü aşkın ilçemizi bitirdim, hem de bunu bir kez değil birkaç defa yaptım. Gittiğim şehirlere zaman aralıklarında tekrar tekrar gidiyorum çünkü her gidişimde farklı güzelliklere sahip oluyorum. Türkiye’de bulunan 81 il 957 ilçe’nin her bir noktasına kavuşmanın mutluluğunu, bir şehirin bütününü yavaş yavaş yaşıyorum. Uzun zaman önce gittiğim illeri, illerin tarihini, doğasını ve en önemlisi toprağın insanını, yolda ki insanları, fikirleri ve düşünceleri ferdi olarak kağıda dökmeye başladım. Kağıda döktükçe, daha çok anlatmak istedim, bazen konuşmaların uyandırmadığı algıları yazılarımın uyandırdığını görüp, daha çok insana ulaşmak istedim. Bu blogu açmadan önce birkaç farklı sitede yazmaya başladım ama bunun benim verebileceğim algıyı verebildiğini göremedim. Bugün sizlere kendi kalemimle, yaşayarak hissederek yazdığım yazıları, kendi platformumdan yaymanın daha anlam dolu olacağını hissettiğim rotasizevren.com blogunu açarak sizlerle kucaklaştım, hepiniz tekrardan hoşgeldiniz. Çocukluğundan bu yana sokaklardan eve zor sokulan bir çocuk oldum. Yeri gelirdi bitmeyen maçların içerisinde, yeri gelir hiç bilmediğim mahallelerde saatlerce bisiklet sürerdim. Yaş sayım arttıkça kendi çemberimin genişliğide arttı benim dünyamda. Ortaokul zamanlarımın başında İstanbul’un Avrupa yakasına açılmaya başlamıştım. İstanbul’da senelerdir ikamet eden insanların görmediği yerleri Topkapı ‘yı, Yerebatan Sarnıcı ‘nı, Süleymaniye Camisi gibi İstanbul’un birçok özel değerini 13-14 yaşında dolaşmaya başlamıştım. Yıllar geçtikçe çemberimde genişledi demiştim ya bu tam da bu şekilde devam etti. Lise yıllarında bazen tek bazen arkadaşlarım ile İzmir ‘e, Balıkesir ‘e yolculuklarım oldu. Ailem ile gerçekleştirdiğim yaz gezileri zaten en büyük tutkumdu bir yana. Ailem ile yaptığım gezilerin yorgunluğunu atmadan arkadaşlarım ile İstanbul’da gitmediğimiz yollara doğru adım atıyordum. Üniversite zamanına geldiğim zaman her şey benim için daha anlamlıydı daha önce hiç gelmediğim bir şehirde tek başımaydım. Uzun zamandır takip ettiğim tek başına gezginliği gerçekleştirmek için her şey artık hazır gibiydi. Şu ana kadar gerçekleştirdiğim araç veya otobüs gezilerimi artık bir saate bağlı kalmadan gerçekleştirmek istiyordum. Her şeyim hazır ama bir şeyi bekliyordum tek bir şey. O şey yoğun yağmur içerisinde geçen Sakarya gecesinde izlediğim Into the Wild filmi ile bana ulaştı. İzlerken filmden daha çok kendimi içinde hissettiğim Supertramp benim kafamda yarattığım son kilidi kırmamı başardı. O sabah ilk defa otostop ile 1 saatlik yolculuk ile Sakarya ‘nın önce Karasu, daha sonra Kocaali ilçesine ulaşmıştım. Otostop yolculuklarım günübirlik çevre yerlere devam ettiği zamanlarda arkadaşlarım ile çıktığım yolculuklar oluyordu. İzmit, Düzce, Bolu otostop yolcukları devam ederken ilk uzun yolculuğumuz Ankara’ya doğru uzandığımız fakat varamadığımız yol hikayemiz olmuştu. Sakarya’dan çıktığımız yolda Bolu Yeniçağ ‘da 5 saate yakın bir süre bekledikten sonra bir günü devirmemize yakın bir saatte 23.30 civarı Ankara’ya gitmekten vazgeçip gece 3 civarında evimizin önüne kadar otostopla yine gelmeyi başarmıştık. Artık her şey belirlenmiş içimdeki yol tutkunluğu ve 81 hayali ile bu yolda birer birer insanlara, insanlardan şehirlere, şehirlerden tarihe, doğaya, bir bütüne ulaşmayı başarmıştım. İşte benim böyle başlayan yol hikayemde yaşadığım plansızlıkların, sürekli harita üzerinde zikzaklar ile yaptığım rotasız yolların; insanın kendini nereye ait hissediyorsa oraya aittir sözünün ben tarafından kendimi evrene ait hissetmemle beraber ortaya çıkan anlam bütününü, rotasızevren ‘i sizlerle paylaşarak ilk yolculuğumdan, sonsuz çizgiye uzanacağım bu rotasız evrende benimle beraber nice dünyaları keşfetmeye davet ediyorum. Teşekkürler, sevgi ve saygı ile.

Not: Türkiye turumun ardından gerçekleştirdiğim Dünya turu yolculuğum Ukrayna-Gürcistan-Bosna Ersek-Kosova-Karadağ-Kuzey Makedonya-İran-Azerbaycan-Nahçıvan-Ermenistan ülkelerine kadar uzandı ve son yolculuğumu 12 Ekim 2021’de Türkiye sınırlarına girerek tamamlamış oldum. Yolculuklarıma yeniden Türkiye içinde fakat bu sefer ulaşım aracı olarak motosiklet kullanarak devam etmekteyim. Daha fazlası için bildirimleri açmayı unutmayın..