İnsanoğlu öyledir, dünyanın bir yerinde, bir kadının emeğiyle doğar ve yaşamaya başlar. Sonra soyisimi değişkenlik gösteren çeşitli kalabalık ailelere sahip olur. Bu oran dünya genelinde yüksektir. Bilimsel bir makale değiliz, net oranlarla ulaşacağımız bir hedefimiz yok ama maneviyatta takıntılıyız bizler. İşte burada geride kalanlar, maneviyatta unutulmayanlar, yazı turayı hayatlarıyla oynayanlara, hayatını kaybedenlere atıf edeceğiz. İsimleri ”dünyanın bir yerinde kalabalıksız kalanlar.”
Tanrı kimseyi kalabalık ortamdan ayrı koymasın isterim en azından tohum yeşerene kadar. İnsanların belli zamana kadar hayatın sunacaklarını ücretsiz alması kanatindeyim. Bu gerekli elementler gibi ateş, hava, su, toprak gibi. Nedir insana ihtiyaç olan peki? Doğdun ve ihtiyacın nedir?
Sevgi derim, insan sevgi ile yaşar der Tolstoy. Güven derim, biri seni koruyacağına söz verdiğinde kilometrelerin ötesinde bile güvende olacaksındır. Yemek derim, açlık berbattır. Açlık, hırsızlığa yatkınlıkdır. İnsan’ın varoluşunda en olmaması gereken durumdur. Korkarım aç insanlardan, günümüz dünyasında gerçek aç gördüğümde o yüzden yardım ederim. Gerçek aç kelimesi çirkindir ama gerçektir, üzücüdür ama gerçektir. Paraya tapanlar açlığı ağıza dolayanlar aç kalmamıştır bunu iyi bilirim. Aç insanın sessizliğe bürünmüş halini iyi tanırım. Bağıran insanlara yaşadığım coğrafyada nasıl saygı duyulduğunu, sosyal medya fenomenlerinin çığlıklarıyla milyonları arkasına aldığını iyi analiz etmişimdir. Onlarda ki şimdi fazlasıyla tokluk zamanında “yalandan çığırtkan bir açlığın eseri” bilmenizi isterim.
İnsanın, insanı yanında taşınmasının adı olan “cep telefonları” ve “uygulamaları” sayesinde ulaştığın, tuvaletinde bile izlemeyi eksik etmediğin, partnerinle yaptığın haz dolu sevişmeden sonra sana “açım hissi uyandıran kişi” senin ne paylaşım yaptı diye merak ettiğin kişiyle aynıdır. Bu zamanında kulağına girenlerin attığı büyük “açlık” çığlığı sayesinde günümüzde sen ona “rol model” veya “tarza takip diyorsun”. Hayır tarz rol model alınmaz ve yaratılır. İçinde bir tarz yaratma hissiyatı varsa ki bu takip ettiklerinin çoğalmasıyla değil kendi içinde araştırmalarının çoğalmasıyla oluşur.
İnsanlar hem çığlık duymak istemiyor hem de çığlık atanların yanında durmaktan geri kalmıyor. İnsan bir noktada çığlık atmalıdır. “Ben başardım” çığlığıdır ve kimseyi ilgilendirmeyen bir çığlıktır. Duyanlara duymayanlara demeye gerek kalmaz. Senin başarın senin eserindir. Takdir edilmesi rol model satılacağı anlamına gelmez. İnsan kalabalık sayılar sayesinde saygınlığa erişmez.
İnsan’ın bırak sayıları, yaşı bile saygınlığa değmez. İnsan benim gözümde ancak yaşadıkları ile bir değere sahip olabilir.
Benim bugün tırnaklar içinde emek verdiğim, vermeyi sevmediğim bir örnektir lakin acıtasyona girer, okuyuculara notumdur sadece anlatılan o kavramak adına yazılmıştır, yaşarken ter döktüğümü ve dökebilecekken dökmemişi gördüğüm yerde yaşın bir önemi kalmaz. Hayat çalışkan insanlara hep bir değer biçmiştir, ne istediyse on katını vermiştir. Gün gün alamadığı da isyan etmiştir ama hayatının genelinde kazanmıştır. O kişi o hayat o devlet o din o öğretmen o anne baba o arkadaş gruplarına rağmen kendini tutunmuş hissetmisse rahat bir ferahlamayı haketmiştir.
Ferahlamayı haketmeyenler, kaderlerine yazılmamış olanlardır. Dünyanın bir yerinde tek başlarına doğan ve gerçek dünya vatandaşı olanlardır. Kim sahiplenirse ona aitlerdir. Dinleri olmaz, devletleri olmaz hürmeti bir tas yemek bir kucak sevgidir. Dünyanın bir yerinde doğanlara itafen… Sevgi, saygı yol ile.