Annemin tasvip ettiğim bir görüşü, değerlendirmesi var. Şöyle ki, 20’li yaşlarında gördüğün, gezdiğin yerleri 30’nda, 40’nda hatta 60’nda bile yeniden görmek, gezmek isteyeceksin bununla yetinmeyip yeni yerler keşfetmek içinde heyecan duyacaksın, demişti.
Bu bana şuan ki durumumu, varlığımı korumamın gerekliliğini hissettirdi. Ben bir şeylerin yarım kalmasına çok takılmayan bir adam oldum. Filmin yarısı , kitabın yarısı, yemeğin yarısı, insanın yarısı artık kenarda kalırsa üzülmeyen bir adam oldum. Kötülüğünü gördüğüm bir insana verdiğim iyilik kalabilir onda, stres yapmam kendime. Kendimi çukura sürüklemem, yemeğin fazla geldiği an midemi bulandırmam, düşüncelerimle çarpışırken katkı sunmayan kitabı bitirmem, görsellikten uzak filme devam etmem. Hayatta ki her şey bakış açısı benim için. Beni strese sokabilecek başarı duygusuna uzak bir yaşam hayal ediyorum, biliyorum ki var olmak gerçekten çok zor bir şey.
İnsan kendini ‘an’ kısmında koruyamadığında var olmanın hakkaniyetini de kaybediyor. Geçmişi tekrarlayıp, geleceğe kafa patlamakta buna dahil. İnsan yaşamalı hem de dibine kadar, dibini sıyırmalı hayatın. Bunu o hayatın ona getirdiği yaşın hissettirdiği heyecan içinde yapmalı. Bazen sakin bir hayatta gayet heyecanlıdır. Özellikle çok yol alıp duranlar için oldukça maceralıdır. Çünkü maceraya gitmese de ona gelecek bir macera olacaktır. Bela her zaman çeker demişler, çekmelidir de.
İnsan hayatta yeni kazanımlar için başını türlü bela dediğimiz olayların sürüklemesine sokması gereklidir. Bilgi insana bu şekilde yerleşir. Ben öğretmenim daha doğrusu eğitmenim. Lâkin yollumuz aynı sürekli yetiştirmek bundan sakinlik ve saygı dolu bir hayat. Gördüğüm olumlu bakışların haricinde olumsuz anlarımda var tabi. Ben mesleğime devam ettiğim her yıl insanlar yeni bir şey öğrenicek. Bense sadece bilgimi aktarırken daha ezber konuşacağım. Genel anlamda öğretmenlerin (eğitmenlerin) erken yaşta mesleğe başlamasını doğru bulmuyorum.
25 yaşında öğretmen olup hayattan öğreneceği çok şeyi kaçırıyorsun. Elbette öğrenmeye devam edebilirsin ama bu bir dersi öğretirken zor ve genelde başarısız oluyor. Çünkü insanın eğitimini üstlenmek kutsal. Bu ben dedim diye değil genel anlamda kutsal. Birkaç yıl sonra sadece 25 yaşına kadar aldığın bilgilerini birkaç staj ve uygulamada tekrar ederek emekli olacak primi doldurabilirsin. Sınıfların tekrar edecek, konular tekrar edecek. Sen mutlu hissedek misin? İnsanlar senden aldıkları bilgilere bir ton yan bilgi koyacak. Çünkü kutsallığı üstlenmediler. İşleri, hayatları değil en azından olmayanlar için söylüyorum. Öğretmenin işi hayatı öğretmektir. Eğitmenin işi de mesleğini öğretmek. Bunlar olurken ne yeni bir hayat keşfedilebilir ne de yeni bir iş. Bu benim kendi bakış açımdan üstünde ilerlediğim konuya kazandığım bir bakış açısı. Yazma sebebim ise görüş dünyasını genişletmek için ‘sebep’ arayan insanlar. Değişimin ihtiyacı ölçülemezdir. Olduğun yer de mutlu kalmayı başarabilen insanın da yeri başkadır. Gerçekten mutluysan devam et. Kendi hayatımda gördüğüm, kaybedilmiş bir hayat, erken yaşta tekrar edilen hayattır bana göre. O yüzden öğretmenlik için biraz yılların suları değişerek akmalı, dalgalı olmalıdır ve durduğu yerde dalgası biten denizin temiz kalması önemlidir.
Her yaşta hayatın heyecanına katılacağımız bir hayata geldiğimizi unutmayalım. Fikirlerimizle çarpışabiliriz birbirimize kırılmayalım. Anların varlığını koruyalım ki her yaşta göreceğimiz bir belde belki de bir Marmaris bize her yıl yeni heyecan uyandırmaya devam edebilsin. Görmek istediklerinizi tekrar ettiğinizde aynı kişi olmayacak bir hayat seçin kendinize. Heyecan dolu bir yaşama bugünden itibaren merhaba deyin.
Hayat kısa, motor iki teker, atalar masmavi.
Sevgi saygı ve yol ile.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir